Thatcher'ın Sinema Kulübü: Kısa Kısa

Thatcher · 13-07-24, 15:11

Dün Netflix'te yakın zamanda platforma gelen oldukça ilginç konulu bir film izledim: 2016 çıkışlı Focus Features imzalı film Loving. Film, ırklararası evliliğin Virginia eyaleti kanunlarına göre yasak olduğu dönemde sürüyle yasal sorun yaşayan ve buna bağlı hukuk mücadelesi veren Mildred ve Richard Loving çiftini anlatıyor. Yüksek Mahkeme'ye kadar taşınan hukuk mücadelesi hem ırklararası evliliğin önündeki engelleri kaldıran çığır açıcı bir gelişme olarak kabul etmekte, hem de evlilik hakkı için mücadele eden -ki günümüzde çoğunlukla başarılı da oldular- LGBT hareketine de ilham kaynağı olarak kabul edilmekte. Film, bence hukuk savaşından ziyade -filmin mahkeme salonlarında geçeceğini tahmin edenler yanılabilirler-, bu süreçteki duygusal yıpranmayı konu almakta. Uğraşanlar bilir, Hukuki sürece taşınan mevzular mevzunun boyutuna göre zaman almasından dolayı zaman zaman duygusal yıpranmalara sebep olabiliyor. Bunu yaparken şiddet diline ve kavgaya başvurmamaları da -ki mücadeleci oldukları kadar sevgi dolu bir çift, hiç bir zaman pes etmediler- benden olumlu puanları topladı. Loving çiftinin mücadelesi bu filmden önce çeşitli filmlerde belgesellerde ve sanat eserlerinde doğrudan veya dolaylı şekilde konu edilmiş. Filmde Mildred'ı canlandıran Etiyopya kökenli Ruth Negga Oscar adayı olmuş fakat kendinden epeyce güçlü bir adaya (La La Land'in Emma Stone'u) kaybetmiş. Loving'in bendeki notu 10 üzerinden 8.

Thatcher · 17-07-24, 01:04

Geçen gün Netflix'te 2 tane ilginç film izledim.

-2022 çıkışlı Bayan Harris Paris'e Gidiyor (Mrs. Harris Goes To Paris), daha ilk dakikalarından sizi çekeceğine ve içinizdeki negatifi alacağına inandığım son dönemin başarılı bir komedi drama filmi, 2023 yılı içerisinde Digitürk'e gelmişti, oradaki yayını bitince lisansını NF almış. Başroldeki Ada Harris'i, The Crown'un son 2 sezonunun Prenses Margaret'ı ve bir başka bayıldığım film Phantom Thread'in kardeş Woodcock'u olarak bildiğiniz Lesley Manville canlandırıyor. Emily in Paris dizisini sevenler de bu filmde kendilerine bir şey bulurlar. Film şirketlerinin introları dönerken bile fark hissediliyor, Universal'in alt şirketi Focus Features imzalı filmlerin istisnasız izlenebilir olduğunu bir kez daha söyleyim.

-2008 yılında tanıştığımız ve Bernhard Schlink imzalı çok satan kitabı takip eden Okuyucu (The Reader), çoğu sinemaseverin yıllar önceden erittiği bir modern zaman klasiği, izlemek bu seneye nasip oldu. Film, kıymetlimiz Kate Winslet'a 2008'de En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ı getirmiş. Elbette erkek başrol Michael'in gençliliği ve yaşlılığını canlandıran oyuncuların (David Kross ve Ralph Fiennes) hakkını teslim etmek lazım. Filmle ilgili yine çok fazla analiz var fakat öyle çok katmanlı bir film ki, bütün analizleri versem hiçbir katmanını tam karşılamayacaktır. Filmin savaş sonrası boyutu, dönem filmi boyutu, hukuk modu, hatta kamu spotu modu (spoil olmasın diye anlatmayacağım) dahi var. Filmin 3 kısma ayrılması da akıcılığı sağlamış. Acaba özellikle birinci kısımdaki sevişme sahneleri olmasa da olur muydu diyeceğim fakat sonradan o sahnelerin olmasındaki mantığı çözebiliyorsunuz öbür türlü duyguları aktarmada zayıf kalırdı. Çok iyi bir film. Bu arada bazılarının dalga geçtiği gibi bir pedofili filmi değil

Thatcher · 24-08-24, 01:20

En son geçen Pazar Kanal D'de Kurt ve Aslan (The Wolf and the Lion / Le loup et le lion) isimli Fransız filmini izledim. Çocukluğumda bu tarz filmler sık çekiliyordu ve tarzı özlemişim. Geçmişten farklı olarak tabi biraz daha sinema algımız gelişti filmi normalde alt seviyeye çeken bazı mantık hataları göze çarpsa da batmadığını düşünüyorum, masal tadında bir iş oldu. Çerezlik film arayana, çok beklentisi olmayana veya çocuklu ailelere tavsiye edebileceğim, arka planda durmayı hak etmeyen fena olmayan filmlerden. Filmin biraz sirklerdeki vs. hayvan istismarına karşı verdiği alt mesajlar da mevcut. Bu arada filmde kurt köpeği ve aslanı sahiplenen genç müzisyen Alma rolünü cannlandıran Molly Kunz tatlı bir hanımefendi ve ileride görebiliriz.

Thatcher · 09-09-24, 15:23

Geride kalan haftasonu, Premier League nd. bir ilişkimin olduğu TOD aracılığıyla takip ettiğim ve geçmişe göre kaliteyi düşürseler de ara sıra fena filmler vermeyen BeIN Movies Premiere'de akşam 9 kuşağında iki tane film izledim:

-Annelik İçgüdüsü (Mothers' Instinct), yıldızları barındıran kadrosuyla dikkat çekiyor, iki tane muhteşem hanımefendi bu film için bir araya gelmiş: Anne Hathaway ve Jessica Chastain. Chastain'i kızıl saçlarıyla görememek hafif absürt gelse de, oyunculuk stili eşsiz. Hathaway ise 60'larda geçen bu film için muazzam makyajlanmış. Film, yaşanan ve kayıpla sonuçlanan bir kazanın ardından mükemmel uyumdaki iki komşunun aralarının açılışını anlatan bir psikolojik gerilim ve drama, az biliniyor. Filmin geneli sığ ve herkesin konuştuğu sonu biraz absürt olsa (filmde anlatılan sürece ve sonuna dair spoiler içeren analiz) ve film temposundan ötürü herkese hitap etmese de, aslında zekice tasarlanan bir yapım old. düşünüyorum.

-Yakın dönemde çıkan ve festivallerde, hatta Oscar'larda yarışan filmlerden Korsaj (Corsage), Avustralya'nın meşhur kraliçesi Elisabeth'i kurgusal şekilde eksenine alan, gerçek anlamda sanatsal bir yapım. Başrolünde, Phantom Thread filmiyle tanıdığım harika Vicky Krieps var ki filmi izlemek için başlı başına yeterli bir sebep. Film az evvel dediğim gibi kurgusal. Yine herkese hitap etmeyen, zaman zaman sığlığı hissedebileceğiniz ve belirli bir sinematik deneyimi gerektiren bir yapım, yine analizlerle bir mantığa bağlayabildiğim bir film.

Unutmadan: İki hafta önce de Sinema 1002'de sinemanın klasikleşen filmlerinden, John Forbes Nash'ın hayat hikayesinden uyarlanan Akıl Oyunları (A Beautiful Mind)'ı izledim. Russell Crowe ve peşinden Jennifer Connelly'nin oyunculuklarıyla yükselttiği -ki o dönem Connelly'ye En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ı kazandırdı-, herkesin izlemesi ve ilham alması gereken bir yapım. Filmin kurgusu da epey fark yaratıyor ki izledikçe bu farkı hissedeceksiniz. İzlenmesi gereken filmlerdendir.

Thatcher · 15-09-24, 20:32

Tatilimin son haftasının akşamlarını, şansıma bulduğum iyi filmleri izleyerek geçirdim desem iyidir. Belki tez konuma odaklansam daha iyi olabilirdi fakat bazen bir film, sana ilham katabilir ve bir çok formal formatlı şeyden daha fazla şey öğretebilir. Son dönemde TOD platformu üzerinden seviyeli bir ilişki kurduğum Digitürk'e de bu filmleri bize sunduğu için saygım arttı.

Alıntı:

Gerçek Mesajı Gönderen Thatcher

BeIN Movies Stars, Mahallede Güzel Bir Gün.

Orjinal ismi A Beautiful Day in the Neighborhood olan bu filmde efsanevi Tom Hanks, bu filmde Pittsburgh'lu meşhur çocuk programı yapımcısı Fred Rogers'ı (1928-2003) canlandırmış, film ise orjinali 1998 yılına ait Esquire dergisinin kendisiyle yaptığı röportajın hikayesinin ve yazarı Tom Junod (filmde Lloyd Vogel olarak isimlendirilmiş)'ın bu röportajı yapış sürecini ve kendisinden öğrendiği erdemlere odaklanmakta. Filmi daha eski tarihli sanıyordum, 2019 çıkışlıymış, o retro havayı da çok güzel yansıtmışlar. Benim için ise Fred Rogers gibi özel bir karakteri tanıma fırsatı oldu, Amerikalıların hakkında neredeyse hiç kötü düşünmediği, döneminin çok üzerinde ve orjinal fikirle yola çıkan bir çocuk programı hazırlayan bir televizyon programcısı. Bizdeki denginin, ne kadar müzik alanında daha meşhur olsa da çocuklara yönelik yaptığı Adam Olacak Çocuk ve 7'den 77'ye programları halen zihinlerdeki yerini koruyan Barış Manço olduğu söylenir. Sırf bu karakteri keşfetmek için bile bu film izlenir, ağızlarda keyifli bir sinema tadı bırakıyor.

Bu arada Tom Hanks'le Fred Rogers'ın kuzenlik ilişkisi varmış.

Alıntı:

Gerçek Mesajı Gönderen Thatcher

BeIN Movies Premiere, Kya'nın Şarkı Söylediği Yer.

Orjinal ismi Where the Crawdads Sing. Son dönemde izlemek istediğim roman uyarlamalarından bir tanesi idi. Suç draması gibi başlasa da, aslında suç öyküsünün üzerinden zorlu bir yaşam öyküsüne sahip kurgusal karakter Catherine Danielle "Kya" Clark'ın zorluklarla dolu ve ilham verici yaşam serüvenini izliyoruz, ilmek ilmek işlenmiş bir yapım ve çok sevdim. Öyle bir sevdim ki kitabını da okuyasım geldi. Filmde Kya'yı son dönemin yetenekli ve güzel aktrislerinden Daisy Edgar-Jones canlandırıyor. Filmin&kitabın verdiği mesajı aşama aşama hissediyorsunuz. Gerek Edgar-Jones, gerek filmi yöneten Olivia Newman, gerek bu kitabı yazıp oldukça güçlü bir kadın karakteri literatüre kazandıran zoolog kökenli Delia Owens, gerek de bu kitabın filme kazandırılmasında firması Hello Sunshine üzerinden önemli paya sahip olan Reese Witherspoon'a koskocaman helal olsun. Tabi Tate'i canlandıran Taylor John Smith'in emeğini de unutmak hata olur.

Alıntı:

Gerçek Mesajı Gönderen Thatcher

BeIN Movies Premiere, Bir Düşüşün Anatomisi.

2024 Oscarlarından -En İyi Senaryo ödülü kazandı- ve 2023 Cannes'tan -Altın Palmiye sahibi- aşina olabileceğiniz filmin gerçek adı Anatomy of a Fall / Anatomie d'une chute. Derinlikli ve her cümlesinden ve karesinden sanat akan, yine bir davanın üzerinden çok katmana sahip bir film, görüntüde bir hukuk filmi fakat politik sistem eleştirilerinden modern ilişkilere kadar çok daha fazlası, oldukça içinde felsefe barındırıyor. Uzun cümleli senaryolardan hoşlanmayanları ya da felsefi konulardan hazzetmeyenleri sarmayabilir fakat çok şey katar. Analizlerini okuma fırsatı buldum, film benim bile ilk izleyişte fark edemediğim öyle çok katmana sahip ki hangi katman anlatırsa ortaya 10-12 saatlik yazılar çıkar. Şans verilmesi gereken ve sinefillerin koleksiyonlarında olması gereken başarılı bir film. Bu filmle En İyi Kadın Oyuncu adaylığı alan -Emma Stone'a kaybetti- elit aktrislerden Sandra Hüller'in ve yönetmen Justine Triet'in de hakkını ödemek gerekir.

Thatcher · 17-09-24, 22:18

Geçen Pazar Netflix'te, ne zamandır beklediğim bir hit filmi izleme imkanı buldum: Don't Worry Darling yani Dert Etme Sevgilim. 2022 çıkışlı ve filmde aynı zamanda rolü olan Olivia Wilde'ın yönettiği bu filmi aslında bir romantik komedi olarak hatırlıyordum fakat sonra konusunu okuyup, filmi izledikçe bu filmin Black Mirror ayarında bir bilimkurgu olacağını tahmin bile etmezdim, başladığındaki fikirlerimle filmin bittiği an arasındaki fikirerim arasında epey bir fark var Film bir çok uçta geziniyor, Netflix psikolojik gerilim olarak tanımlamış fakat bence bilimkurgu. Ne konuşsam spoiler'a girecek, hem feminist eleştiri yapan hem de metaverse'ü ti'ye alan film için 10 üzerinden 7'lik film tanımlaması gayet uygun ve Black Mirror sevenler kaçırmamalı. Senaryoyu Charlie Brooker kaleme alsa daha daha gerçekçi bir iş çıkabilirdi, tek eksik oydu Negatif taraf, bir çok soruyu sanki cevapsız bırakmışlar.

En azından şunu yazabilirimFlorence Pugh filmi kesinlikle sırtlayan isim, harika bir oyunculuk çıkarmış. Filmdeki partneri Harry Styles'ı ilk bakışta tanıyamadım, o da fena değil fakat yan rol oynasa sırıtmazdı.

Thatcher · 21-09-24, 14:58

Alıntı:

Gerçek Mesajı Gönderen Thatcher

-Sinema TV, Journeyman

Bu film biraz daha önce tanıttığım filmlerden Southpaw filmine benziyor fakat birkaç farkı var. Journeyman, esas adamımız boksörün son maçından sonra beyin sarsıntısı geçirmesi ve ardından geçirdiği hafıza kaybından sonra, ailesi ve arkadaşların desteğiyle nasıl rehabilite olmaya çalıştığını etraflıca konu alıyor Filmde, en son HOTD'de izlediğimiz Paddy Considine'i hem başrol hem de yönetmen olarak izliyoruz, kendisine en son Doctor Who'da izlediğimiz Jodie Whittaker eşlik ediyor ki çok sevimli bir kadın. İkisi de ayrı ayrı başarılı. Fakat Paddy reyiz sanki biraz daha bu tarz zorlu bir karakterde gerçekçi rol yapma becerisini konuşturarak bir tık partnerine göre sıyrılmış gibime geliyor. Hiç fena bir film değil, 10 üzr. 8.

Thatcher · 22-09-24, 20:08

Dün Netflix'te dolaşırken 2011 çıkışlı Yaşam Kodu (Source Code) filmine rastgeldim. Film, öncelikle kaliteli oyuncu kadrosuyla, daha sonra da konusuyla oldukça dikkat çeken, çekildiği döneme göre oldukça dahice bir çıkış noktasına sahip, klişelere kaçmayan bir film. Teknoloji, zaman yolculuğu ve paralel evrenler konusunda çekilen ilk film olmamasına karşın, türünün ve tarzının bence oldukça başarılı örneklerinden bir tanesi.

Harika bir başrol üçlüsü var. Başrolümüzdeki bombalama olayını araştıran yüzbaşı Stevens'ı adeta aksiyon tarzı için doğan Jake Gyllenhaal, yüzbaşının bedeninin geçtiği adamın sevgilisi Christina'yı harika Michelle Monaghan, bütün suç araştırma sürecinde Stevens'ı yönlendiren yüzbaşı Goodwin'i de daha önce oynadığı dizi ve filmlerden hatırladığımız kıdemli Vera Farmiga canlandırıyor ki takım elbise ve toplu saç onu etkileyici biri yapmış.

Bu arada izlemek isteyenler elini çabuk tutsun Netflix TR sunucusundan 14 Ekim'de kalkacak. Ben olsam elimi çabuk tutardım.

Thatcher · 25-09-24, 16:42

Son 2 günde izlediğim 3 filmi analizlemek istiyorum.

Alıntı:

Gerçek Mesajı Gönderen Thatcher

-BeIN Movies Stars, Koro,

Gerçek adı Boychoir olan İngiliz yapımı bu film, Dustin Hoffman'ın başını çektiği iddialı bir oyuncu kadrosuna sahip. Birçok filmde daha konu alınan sorunlu fakat üstün yetenekli bir çocuğun potansiyelini sergileme hikayesi, burada biraz daha alışıldık kalıpların dışına çıkılarak işlenmiş. İzlenmeye gayet değdiğini düşünüyorum. Ağırlıkla ergenlerle veya sorunlu çocuklarla uğraşan eğitimcilere de önerebileceğim bir yapım.

Ben biraz daha müziksever olarak da bu filmle bağ kurdum. Müzik gerçekten eşsiz bir sanat. Bu arada bu film sayesinde üst düzey sanatçı yetiştiren Juilliard gibi okullara sempati duymaya başladım, ki drama bölümünden başta Jessica Chastain olmak üzere nice oyuncu mezun eden köklü bir akademi, filmde küçük de bir referans var fakat ondan bağımsız.
---

Alıntı:

Gerçek Mesajı Gönderen Thatcher

-Sinema TV 2, İtiraf Et Acar Hafiye.

Namı diğer Confess, Fletch. Digitürk'te gösteriminin yapıldığı zaman haberdar olduğum bu film geçen ay Sinema TV bünyesinde de gösterilmeye başlanmış. Film, 1985 yapımı Fletch filminin yeniden çevrimi. Bu filmde Jon Hamm'ın oynadığı karakteri 85 versiyonunda Cola Turka reklamlarıyla hatırladığınız Amerikan komedyen Chevy Chase oynamış. Hikayenin aslı da 70'li yıllarda bu seriyi kaleme alan Gregory McDonald'a ait. Kış sezonunda izlediğim Argylle filminin tadını biraz verdi, bunun içinde hem bir cinayet hikayesini, hem de kayıp sanat eserleri hikayesini eş zamanlı anlattığı için "film içinde film" izlenimi veriyor. Yer yer zihin oyunları yapsa da günün sonunda ekrandan tatlı bir tebessümle ayrılıyorsunuz, yakın dönemde çıkan filmlerden dişe dokunanlardan biri.

PS: Bu film Netflix TR arşivinde de yer alıyor ve son izlenme tarihi 4 Ekim görünüyor. Ben olsam acele ederdim.
---

Alıntı:

Gerçek Mesajı Gönderen Thatcher

BeIN Movies Premiere, Harold Fry'ın Beklenmedik Yolculuğu.

Namı diğer The Unlikely Pilgrimage of Harold Fry. Rachel Joyce imzalı hikaye, Jim Broadbent ile Penelope Wilton'ın başını çektiği kadro tarafından sinemaya uyarlanmış. İtiraf edeyim, bir amaç uğruna yürüme sempatisi uyandırdı bu film -hele medyadan görüp Harold'un peşine takılanları görmek gülümsetti- fakat altındaki derin hikayeyi keşfedince bir yürüyüşten fazlası olduğunu anlayabiliyorsunuz ki izleyince göreceksiniz. Bir çok önemli temayı -özellikle geçmişle yüzleşip affetmek, merhamet duygusu vs.- görebileceğiniz, son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden.

Thatcher · 12-10-24, 20:25

Az evvel D+'ta yakın dönemin ses getiren filmi All of Us Strangers'ı izledim. Yılın önemli işlerinden bir tanesi sinema gurmeleri için.

İçindeki LGBTQ+ temasından ötürü Carol tarzı bir film beklentim vardı. Evet, bu bir LGBTQ+, daha doğrusu queer temaya sahip ve önyargınız varsa size hitap etmeyebilir. Filmin asıl esprisinin, anne ve babasının hayaletlerine yolculuk yaptığı zamanlarda tavan yaptığını düşünüyorum. Filmi ilk izleyişte anlamakta zorlanabilirsiniz ki üst düzey seyirciye hitap ediyor, zaten bu bir festival filmi. Felsefik filmlerden hoşlananlara da hitap edebilir, çünkü şu spoiler'lı analizde yazıldığı gibi "içimizdeki kayıp parçalara" dair felsefe yaptığı doğrudur, bu açıdan devrimsel bir iş çıkarmışlar. Başrol ikilisi fena değil fakat en çok Andrew Scott'ı beğendim. Müzik seçimleri ise şahane. Filmi mantığa bağlamak için filmin sonunu beklemeniz gerekebilir, ki analizleri okuyup filmi mantığa oturttukça duygu durumunuzdaki değişimi hissedersiniz. İzlediğim en iyi film değil, en kötü film de değil -hafif overrated, bu tarz filmlerin izlenebilmesi için aşırı promoya gerek yoktu- fakat kaliteli oyunculuk, görüntü yönetimi ve hikayenin kendisi eklendiğinde, bir sanat ve özellikle felsefe filmi olarak gözettiğimizde hiç fena bir film değil. Dadanizm ve Dial M analizleri biraz daha filmi oturtmanızda yardımcı olabilir, özellikle içerdiği felsefeden ötürü Dial M analizi hoşuma gitti.

13-07-24, 15:11	#201
Thatcher	C: En son hangi filmi izlediniz? Film hakkındaki görüşleriniz neler? Tavsiye konusu ( Dün Netflix'te yakın zamanda platforma gelen oldukça ilginç konulu bir film izledim: 2016 çıkışlı Focus Features imzalı film Loving. Film, ırklararası evliliğin Virginia eyaleti kanunlarına göre yasak olduğu dönemde sürüyle yasal sorun yaşayan ve buna bağlı hukuk mücadelesi veren Mildred ve Richard Loving çiftini anlatıyor. Yüksek Mahkeme'ye kadar taşınan hukuk mücadelesi hem ırklararası evliliğin önündeki engelleri kaldıran çığır açıcı bir gelişme olarak kabul etmekte, hem de evlilik hakkı için mücadele eden -ki günümüzde çoğunlukla başarılı da oldular- LGBT hareketine de ilham kaynağı olarak kabul edilmekte. Film, bence hukuk savaşından ziyade -filmin mahkeme salonlarında geçeceğini tahmin edenler yanılabilirler-, bu süreçteki duygusal yıpranmayı konu almakta. Uğraşanlar bilir, Hukuki sürece taşınan mevzular mevzunun boyutuna göre zaman almasından dolayı zaman zaman duygusal yıpranmalara sebep olabiliyor. Bunu yaparken şiddet diline ve kavgaya başvurmamaları da -ki mücadeleci oldukları kadar sevgi dolu bir çift, hiç bir zaman pes etmediler- benden olumlu puanları topladı. Loving çiftinin mücadelesi bu filmden önce çeşitli filmlerde belgesellerde ve sanat eserlerinde doğrudan veya dolaylı şekilde konu edilmiş. Filmde Mildred'ı canlandıran Etiyopya kökenli Ruth Negga Oscar adayı olmuş fakat kendinden epeyce güçlü bir adaya (La La Land'in Emma Stone'u) kaybetmiş. Loving'in bendeki notu 10 üzerinden 8.
	Alıntı Yaparak Cevapla

17-07-24, 01:04	#202
Thatcher	C: En son hangi filmi izlediniz? Film hakkındaki görüşleriniz neler? Tavsiye konusu ( Geçen gün Netflix'te 2 tane ilginç film izledim. -2022 çıkışlı Bayan Harris Paris'e Gidiyor (Mrs. Harris Goes To Paris), daha ilk dakikalarından sizi çekeceğine ve içinizdeki negatifi alacağına inandığım son dönemin başarılı bir komedi drama filmi, 2023 yılı içerisinde Digitürk'e gelmişti, oradaki yayını bitince lisansını NF almış. Başroldeki Ada Harris'i, The Crown'un son 2 sezonunun Prenses Margaret'ı ve bir başka bayıldığım film Phantom Thread'in kardeş Woodcock'u olarak bildiğiniz Lesley Manville canlandırıyor. Emily in Paris dizisini sevenler de bu filmde kendilerine bir şey bulurlar. Film şirketlerinin introları dönerken bile fark hissediliyor, Universal'in alt şirketi Focus Features imzalı filmlerin istisnasız izlenebilir olduğunu bir kez daha söyleyim. -2008 yılında tanıştığımız ve Bernhard Schlink imzalı çok satan kitabı takip eden Okuyucu (The Reader), çoğu sinemaseverin yıllar önceden erittiği bir modern zaman klasiği, izlemek bu seneye nasip oldu. Film, kıymetlimiz Kate Winslet'a 2008'de En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ı getirmiş. Elbette erkek başrol Michael'in gençliliği ve yaşlılığını canlandıran oyuncuların (David Kross ve Ralph Fiennes) hakkını teslim etmek lazım. Filmle ilgili yine çok fazla analiz var fakat öyle çok katmanlı bir film ki, bütün analizleri versem hiçbir katmanını tam karşılamayacaktır. Filmin savaş sonrası boyutu, dönem filmi boyutu, hukuk modu, hatta kamu spotu modu (spoil olmasın diye anlatmayacağım) dahi var. Filmin 3 kısma ayrılması da akıcılığı sağlamış. Acaba özellikle birinci kısımdaki sevişme sahneleri olmasa da olur muydu diyeceğim fakat sonradan o sahnelerin olmasındaki mantığı çözebiliyorsunuz öbür türlü duyguları aktarmada zayıf kalırdı. Çok iyi bir film. Bu arada bazılarının dalga geçtiği gibi bir pedofili filmi değil
	Alıntı Yaparak Cevapla

24-08-24, 01:20	#203
Thatcher	C: En son hangi filmi izlediniz? Film hakkındaki görüşleriniz neler? Tavsiye konusu ( En son geçen Pazar Kanal D'de Kurt ve Aslan (The Wolf and the Lion / Le loup et le lion) isimli Fransız filmini izledim. Çocukluğumda bu tarz filmler sık çekiliyordu ve tarzı özlemişim. Geçmişten farklı olarak tabi biraz daha sinema algımız gelişti filmi normalde alt seviyeye çeken bazı mantık hataları göze çarpsa da batmadığını düşünüyorum, masal tadında bir iş oldu. Çerezlik film arayana, çok beklentisi olmayana veya çocuklu ailelere tavsiye edebileceğim, arka planda durmayı hak etmeyen fena olmayan filmlerden. Filmin biraz sirklerdeki vs. hayvan istismarına karşı verdiği alt mesajlar da mevcut. Bu arada filmde kurt köpeği ve aslanı sahiplenen genç müzisyen Alma rolünü cannlandıran Molly Kunz tatlı bir hanımefendi ve ileride görebiliriz.
	Alıntı Yaparak Cevapla

09-09-24, 15:23	#204
Thatcher	C: En son hangi filmi izlediniz? Film hakkındaki görüşleriniz neler? Tavsiye konusu ( Geride kalan haftasonu, Premier League nd. bir ilişkimin olduğu TOD aracılığıyla takip ettiğim ve geçmişe göre kaliteyi düşürseler de ara sıra fena filmler vermeyen BeIN Movies Premiere'de akşam 9 kuşağında iki tane film izledim: -Annelik İçgüdüsü (Mothers' Instinct), yıldızları barındıran kadrosuyla dikkat çekiyor, iki tane muhteşem hanımefendi bu film için bir araya gelmiş: Anne Hathaway ve Jessica Chastain. Chastain'i kızıl saçlarıyla görememek hafif absürt gelse de, oyunculuk stili eşsiz. Hathaway ise 60'larda geçen bu film için muazzam makyajlanmış. Film, yaşanan ve kayıpla sonuçlanan bir kazanın ardından mükemmel uyumdaki iki komşunun aralarının açılışını anlatan bir psikolojik gerilim ve drama, az biliniyor. Filmin geneli sığ ve herkesin konuştuğu sonu biraz absürt olsa (filmde anlatılan sürece ve sonuna dair spoiler içeren analiz) ve film temposundan ötürü herkese hitap etmese de, aslında zekice tasarlanan bir yapım old. düşünüyorum. -Yakın dönemde çıkan ve festivallerde, hatta Oscar'larda yarışan filmlerden Korsaj (Corsage), Avustralya'nın meşhur kraliçesi Elisabeth'i kurgusal şekilde eksenine alan, gerçek anlamda sanatsal bir yapım. Başrolünde, Phantom Thread filmiyle tanıdığım harika Vicky Krieps var ki filmi izlemek için başlı başına yeterli bir sebep. Film az evvel dediğim gibi kurgusal. Yine herkese hitap etmeyen, zaman zaman sığlığı hissedebileceğiniz ve belirli bir sinematik deneyimi gerektiren bir yapım, yine analizlerle bir mantığa bağlayabildiğim bir film. Unutmadan: İki hafta önce de Sinema 1002'de sinemanın klasikleşen filmlerinden, John Forbes Nash'ın hayat hikayesinden uyarlanan Akıl Oyunları (A Beautiful Mind)'ı izledim. Russell Crowe ve peşinden Jennifer Connelly'nin oyunculuklarıyla yükselttiği -ki o dönem Connelly'ye En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ı kazandırdı-, herkesin izlemesi ve ilham alması gereken bir yapım. Filmin kurgusu da epey fark yaratıyor ki izledikçe bu farkı hissedeceksiniz. İzlenmesi gereken filmlerdendir.
	Alıntı Yaparak Cevapla

17-09-24, 22:18	#206
Thatcher	C: Thatcher'ın Sinema Kulübü: Kısa Kısa Geçen Pazar Netflix'te, ne zamandır beklediğim bir hit filmi izleme imkanı buldum: Don't Worry Darling yani Dert Etme Sevgilim. 2022 çıkışlı ve filmde aynı zamanda rolü olan Olivia Wilde'ın yönettiği bu filmi aslında bir romantik komedi olarak hatırlıyordum fakat sonra konusunu okuyup, filmi izledikçe bu filmin Black Mirror ayarında bir bilimkurgu olacağını tahmin bile etmezdim, başladığındaki fikirlerimle filmin bittiği an arasındaki fikirerim arasında epey bir fark var Film bir çok uçta geziniyor, Netflix psikolojik gerilim olarak tanımlamış fakat bence bilimkurgu. Ne konuşsam spoiler'a girecek, hem feminist eleştiri yapan hem de metaverse'ü ti'ye alan film için 10 üzerinden 7'lik film tanımlaması gayet uygun ve Black Mirror sevenler kaçırmamalı. Senaryoyu Charlie Brooker kaleme alsa daha daha gerçekçi bir iş çıkabilirdi, tek eksik oydu Negatif taraf, bir çok soruyu sanki cevapsız bırakmışlar. En azından şunu yazabilirimFlorence Pugh filmi kesinlikle sırtlayan isim, harika bir oyunculuk çıkarmış. Filmdeki partneri Harry Styles'ı ilk bakışta tanıyamadım, o da fena değil fakat yan rol oynasa sırıtmazdı.
	Alıntı Yaparak Cevapla

22-09-24, 20:08	#208
Thatcher	C: En son hangi filmi izlediniz? Film hakkındaki görüşleriniz neler? Tavsiye konusu ( Dün Netflix'te dolaşırken 2011 çıkışlı Yaşam Kodu (Source Code) filmine rastgeldim. Film, öncelikle kaliteli oyuncu kadrosuyla, daha sonra da konusuyla oldukça dikkat çeken, çekildiği döneme göre oldukça dahice bir çıkış noktasına sahip, klişelere kaçmayan bir film. Teknoloji, zaman yolculuğu ve paralel evrenler konusunda çekilen ilk film olmamasına karşın, türünün ve tarzının bence oldukça başarılı örneklerinden bir tanesi. Harika bir başrol üçlüsü var. Başrolümüzdeki bombalama olayını araştıran yüzbaşı Stevens'ı adeta aksiyon tarzı için doğan Jake Gyllenhaal, yüzbaşının bedeninin geçtiği adamın sevgilisi Christina'yı harika Michelle Monaghan, bütün suç araştırma sürecinde Stevens'ı yönlendiren yüzbaşı Goodwin'i de daha önce oynadığı dizi ve filmlerden hatırladığımız kıdemli Vera Farmiga canlandırıyor ki takım elbise ve toplu saç onu etkileyici biri yapmış. Bu arada izlemek isteyenler elini çabuk tutsun Netflix TR sunucusundan 14 Ekim'de kalkacak. Ben olsam elimi çabuk tutardım.
	Alıntı Yaparak Cevapla

12-10-24, 20:25	#210
Thatcher	C: En son hangi filmi izlediniz? Film hakkındaki görüşleriniz neler? Tavsiye konusu ( Az evvel D+'ta yakın dönemin ses getiren filmi All of Us Strangers'ı izledim. Yılın önemli işlerinden bir tanesi sinema gurmeleri için. İçindeki LGBTQ+ temasından ötürü Carol tarzı bir film beklentim vardı. Evet, bu bir LGBTQ+, daha doğrusu queer temaya sahip ve önyargınız varsa size hitap etmeyebilir. Filmin asıl esprisinin, anne ve babasının hayaletlerine yolculuk yaptığı zamanlarda tavan yaptığını düşünüyorum. Filmi ilk izleyişte anlamakta zorlanabilirsiniz ki üst düzey seyirciye hitap ediyor, zaten bu bir festival filmi. Felsefik filmlerden hoşlananlara da hitap edebilir, çünkü şu spoiler'lı analizde yazıldığı gibi "içimizdeki kayıp parçalara" dair felsefe yaptığı doğrudur, bu açıdan devrimsel bir iş çıkarmışlar. Başrol ikilisi fena değil fakat en çok Andrew Scott'ı beğendim. Müzik seçimleri ise şahane. Filmi mantığa bağlamak için filmin sonunu beklemeniz gerekebilir, ki analizleri okuyup filmi mantığa oturttukça duygu durumunuzdaki değişimi hissedersiniz. İzlediğim en iyi film değil, en kötü film de değil -hafif overrated, bu tarz filmlerin izlenebilmesi için aşırı promoya gerek yoktu- fakat kaliteli oyunculuk, görüntü yönetimi ve hikayenin kendisi eklendiğinde, bir sanat ve özellikle felsefe filmi olarak gözettiğimizde hiç fena bir film değil. Dadanizm ve Dial M analizleri biraz daha filmi oturtmanızda yardımcı olabilir, özellikle içerdiği felsefeden ötürü Dial M analizi hoşuma gitti.
	Alıntı Yaparak Cevapla

Konu Araçları
Çıktı Görüntüsünü Göster Sayfayı E-posta İle Yolla