Eski 01-01-25, 19:04 #1701
spareaude spareaude çevrimdışı
Varsayılan C: Kurtulmak mı istiyorsun? Düşüneceksin!

DUYGUNUN ÖLÜMÜ İNSANIN ÖLÜMÜDÜR...


İyiliğin kötülük olarak bilindiği bir çağa denk geldik tam da hayat yolunun ortasında. Niye böyle oldu? Niye iyiliğin anlamı yok artık? Niye vefanın, fedakarlığın adı silinmiş dünyadan? Niye küçücük yanlışlar çok büyük ihanetlermiş gibi algılanıyor? Niye çok iyi bildiğimiz insanlara hiç bilmiyormuşuz gibi davranıyoruz? Niye her güzel şey bir anda yok sayılabiliyor? İnsan kim, görevi ne? Ya da insan diye bir varlık var mı, biz insan mıyız? Akılsız, iradesiz, duygusuz, vahşi bir hayvan mı? Hep kötülük yapmak için mi var? Kötülük yapsan kötüsün, iyilik yapsan yine kötüsün? Niye kötülük yapanlar iyi olup, iyilik yapanlar kötü oluyorlar? Ne istiyoruz gerçekten? Boş konuşmalar, kuru mantıklar, kurgu hayatlar, umarsızca yaşamlar, duygusu olmayan eylemler. Güzel bir dünya istemek, iyilik tohumları ekmeye çalışmak, anlamlı bir hayat olmalı demek, doğru eylemler yapmak hiçbir anlamı ve değeri olmayan şeyler olmuş. İncelik, nezaket, kadirşinaslık, vefakarlık, üzmemek için gerekirse üzülmek, sefayı bırakıp cefayı sırtlanmak, acı vermemek için tüm acılara yurt olmak hiçbir kıymeti olmayan çöp duygular olmuş. Niye canımız istediğinde ölmeyeceğimizi bilmiyoruz? Niye kalplerimizde ki merhametimiz öldü? Affetmek niye basitlik ve zayıflık olarak görülür oldu? Niye sürekli hata üstüne hata yapıp bize sanki yokmuşuz gibi davranıpta her daim üzmeye çalışanlara kıymet veriyoruz da, bizi üzdüğünü hissedipte canı pahasına telafi etmeye çalışanları görmüyoruz? Niye yanlış anlamaya kodlamışız kendimizi? Niye önyargılarımızı kıramıyoruz? Niye çok iyi tanıdığımız birine sanki hiç tanımıyormuşuz gibi yaklaşıyoruz ve hissettirmesek bile ona kötü biriymiş gibi davranıyoruz? Niye tüm hatıraları yok sayıp bu kadar kolay çekip gidiyoruz? Niye bizim için gerekirse canını feda etmekten zerre kadar tereddüt etmeyeceğini çok iyi bildiğimiz insanların yüreklerini kanatmaktan çekinmiyoruz? Niye hayatlarında ihanetin adının bile olmayanları hatta hayatlarında hiçbir zaman ihanetin olmayacağını bildiğimiz insanları hiçbir önemi olmayan basit bir hata yüzünden öldürüyoruz? Hikayeyi itten dinleyen aslana düşman olurmuş, gerçekten de tam da böylesi bir hayatın acımasız çarklarında paramparça yaşıyoruz. Kıymet bilmeyenlerin kuklası oluyoruz da, kıymet bilenlerin efendisi olmayı istiyoruz. Felaketler güzel günleri severmiş, ne vakit güzel günlere merhaba diyoruz felaket gelip çöküveriyor. Ve ne acıki felaketlerin kurbanları oluyoruz, güzel günlerimizi kurban vermemek için direneceğimize. Kuru mantıklarımız ve duygusuz kalplerimizde durumu ne idrak edebiliyor ne de hissedebiliyor. Güzel günleri zehir etmeyi çok iyi başarıyoruz da, kötü günleri güzel kılmayı beceremiyoruz. Dibimizde olanın değerini bilemiyoruz da, uzak iklimlerde olanları üstelik tanımadıklarımızı yüceltmeyi çok iyi başarıyoruz. İyi insanın çamur sıçrasa kirlenmeyeceğini, kötü insanın ise bin kez de yıkansa temizlenmeyeceğini biliyoruz da başka türlü bakmayı tercih ediyoruz. Ateşlere buz, buzlara kor olmayı beceremiyoruz. Ateşe körükle, buza fırtınayla gitmeyi seçiyoruz. Duygularımız ağır ağır ölürken, kendimizin de öldüğümüzün farkına varamıyoruz. Gençliğimiz, gücümüz sanki sonsuza kadar hep aynı olacakmışız, kalacakmışız hissi veriyor ve aldatıyor fakat hiç anlamıyoruz. Varlıkları için varlığını ateşe attıkların yanmandan sadece keyif alıyorlar, hep birlikte var kalalım demeleri gerekirken. İyilikler kazanca dönüştürülmeye çalışılıyor fakat kötülük yine baki kalıyor. Küçük ve basit çıkarlarımızın, ucuz menfaatlerimizin zebunu oluyoruz. İyi olanı, iyiliği hoyratça kullanıyoruz, suistimal ediyoruz. Ama kendimizi temize çıkarmayı da çok iyi biliyoruz. Hep aynı olduğumuz için de körler sağırlar birbirini ağırlara dönüşüyor durum. Eğri olsan hep elde var bir oluyorsun, doğruysan vereceğin bir şey varsa alınıyor ve fırlatılıp atılıyorsun. Ne kadar merhametini açık ediyorsan, o kadar aldatılmaya çalışılıyorsun ve kullanılıyorsun. Eylemlerinle büyüyemeyeceğini bildiğin için boş ve kuru laflar üreterek büyümeye çalışıyorsun. Ölüyoruz ve öldürüyoruz hem de her gün. Acı, keder, hüzün ve yorgunluktan başka bir şey olmuyor geriye kalan.
  Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 03-01-25, 20:07 #1702
spareaude spareaude çevrimdışı
Varsayılan C: Kurtulmak mı istiyorsun? Düşüneceksin!

YARGILAMAYIN, ANLAYIN...

Görüntü her zaman aldatır. Çünkü görüntü gerçek değildir, gerçeği de yansıtmaz. Çok şey ruhlarda olur ve biter hatta bitmez devam eder. Fırtınalar ruhlarda kopar, volkanların patladığı yer ruhlardır ve ne parçaları alır götürür kopan fırtınalar, patlayan volkanlar, bilemezsiniz. Volkan patlayınca koca dağ ufalanıp yok olmasın diye volkanın lavlarının ateşi ruhları yakarda banamısın demez ruh. Derin acılar hep dipte saklıdır. Gözler güler, ağlayan ruhlardır aslında ama biz gülen gözleri görürüz. Niceleri vardır ki çaresizdir toplumun dayattığı kalıplar karşısında ve toplumun tolere edeceği şekilde normal olmaya çalışır, ne efor sarfedilir sırf normal görünebilmek adına, kimse bilmez neler olup bitmektedir derinlerde. Biz sıradanlıklarda kaybolduğumuz için, nice yaşamları sıradanmış gibi algılarız amma velakin o yaşamların ne ağır mücadeleler verdiklerinden hiç haberimiz olmaz. Sırf toplumun kabul edeceği şekilde normal olabilmek adınadır tüm mücadeleler. Herkes klişeleşmiş kalıpları dikte eder kendince, çünkü kendisi kalıpların insanı olmuştur zamanla ve içsel olarak kanıksanmıştır o kalıpları ve kanıksanan kalıplar dışa doğru dikte edilmeye çalışılır. Oysa bilinmez ki, herkesin farklı bir oluşumu vardır ve kalıpları benimsemek kolay değildir. Bazıları zaten dünden hazırdır böylesi bir şeye ve zorlanmadan benimser, bazıları ise dışa hissettirmese de amansız bir içsel kavgaya tutuşur ve direnir. Öyle ya, her insanın farklı duyguları, farklı düşünceleri ve farklı bir iç alemi vardır. Bizim görevimiz, görüntülere aldanmamak ve derinlere odaklanmaktır, ruhları tanıyabilmektir ilk önce, o ruhların verdiği savaşı hissedebilmektir. Yargılamadan ve hüküm vermeden önce, her insanın kendi varoluşsal gerçekliklerinin farkında olarak, bu gerçeklik bağlamında var olma kavgalarını anlamaya çalışmaktır yapamız gereken, saygılı ve nezaketli olmak adına.
  Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 05-01-25, 23:52 #1703
spareaude spareaude çevrimdışı
Varsayılan C: Kurtulmak mı istiyorsun? Düşüneceksin!

ŞEYLERİN VAROLUŞU İKİLİĞE MERBUTTUR...

Her şey ikidir. Zıttıyla kaimdir. Yer gökle, gök yerle anlamlıdır. Hayat olmasaydı ölüm olur muydu, ölüm olmasaydı hayat olur muydu? Zulüm tek taraflı mıdır? Sadece zalim midir suçlu olan? İki tarafı da görmek gerekir. Bir tarafı gören eksik görür, eksik gören bütünü anlayamaz, bütünü anlayamayanın eylemi kadüktür. Hayatta her şey böyledir hemen hemen. Biz tek tarafı görmeye alışmışız ya da alıştırılmışız, bu yüzden yargılamalarımızı da buna göre yapıp, kolayca hüküm verebiliyoruz. Oysa bunu bir şeyi yok sayarak ya da bastırarak yapmaktayızdır; vicdan. Vicdan terazisine konmayan her şey eksik tartılmıştır. Velakin hayatın temeli; mizan ve dengedir. Terazinin de iki kefesi vardır. Kefelere konulması gerekenleri koymasını bileceksin ki, ölçü tam olsun, eksik kalmasın. Adil olmak için, gerçeğin tümünü bilmek gerekmez mi? Öyleyse; ne aklımız, ne kalbimiz ne de gözlerimiz zulmetmemeli, ta ki gerçeği bilene dek. Gerçeği bilmeye cesaretimiz yoksa, hüküm vermeye cüretimiz olmamalı. Bazı gerçekler, kendine hakim olan hayatla yok olup giderler; bazı gerçekler, saklasanız da mutlaka açığa çıkarlar; bazı gerçekler ise beklerler…
  Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 05-01-25, 23:53 #1704
spareaude spareaude çevrimdışı
Varsayılan C: Kurtulmak mı istiyorsun? Düşüneceksin!

CAN CANA CAN OLMALI...

Bir canı atın cehennemin içine ve oturup izleyin. İzleyebilir misiniz? Mutluluk duyar mısınız? Bunları yapabiliyorsanız atın ve izleyin yanmasını, mutluluk duyun izlerken, merhametinizi öldürün de. Can ne kadar da can olsa da, bir gövdeyi yuva yapmadı mı kendine ve o gövde dünyaya bulanmadı mı? O can o gövdenin içinde değil mi, gövdenin her eylemine engel olabilecek takati var mı düşündünüz mü hiç? O can ne kadar suç ortağı ise de, içinde bir sevgi de taşımıyor mu? Sevgi değil mi o cana can olan ve o canı yanmaktan azade kılacak olan? Bir can istemeden bir canı yaksa da, bir can isteyerek bir canı yokluğa mahkum edebilir mi? Bu, cana hükmedene isyan olmaz mı? Bir canın nasıl yandığını, neler çektiğini, nasıl kıvrandığını, nasıl sızladığını bilebilir misiniz? Ne derecede nedametlere duçar kaldığını, nasıl giryanlara boğulduğunu hissedebilir misiniz? Bir can ateşlerde yanarken ağır ağır, içinde bulunduğu gövdeyi de çürütmez mi? Nemrut’un ateşinde yanarken Hz. İbrahim, gagasıyla bir damla su getiren bir kuş değil miydi? Belki her can o can değildir ama hepsi de aynı yerden can bulan canlar değil midir? Bir yudum suya muhtaç bir cana, sürekli ateşli kıvılcımlar göndermek cana zulüm değil midir? Her can zaten acılar içinde kıvranmakta değil midir dünya dediğimiz bu cehennem de? Biz canlara ateş olmaya mı geldik yoksa ateşlerde yanan canlara rahmet mi olmalıydık? Bir canla birlikte farkında olmasakta haddizatında yanmakta değil midir bizim canımızda? Niye bir fanusun içine mahkum ediyoruz deryalara bırakmamız gereken canımızı? Canımızın canlara can olma vazifesini niçin yok sayıpta, canlara cehennem ateşi salmasına yol veriyoruz bilerek ya da bilmeden? Canların nasıl yandığını, neler çektiğini bilmemiz gerekmiyor mu, neyi yapmamız gerektiğine karar vermeden önce? Canlara da can olan şeyler olan sevgiyi ve merhameti öldürdüğümüz de haddizatında canı da öldürmüş olmuyor muyuz? Gökten düşmese yer nasıl bitirsin? Ateşelerde yanan canlara rahmet olan canlara ateş dokunmaz.
  Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 06-01-25, 05:47 #1705
spareaude spareaude çevrimdışı
Varsayılan C: Kurtulmak mı istiyorsun? Düşüneceksin!

TERKETMEDEN SAĞLAM TUTALIM...

İnsanlık ölür mü? Evet maddi bağlamda her insanın ölümüyle insanlıkta ölmektedir tedricen. Ama bir de başka türlü bir insanlık vardır mütemadiyen ölmekte olan. Başından beri amansız bir hastalığa duçar olan ve acıması olmayan ağrılarla, sızılarla pençeleşen insanlık, tedavisi olmayan ıstıraplar içindedir ve hayata gözlerini yummasına ramak kalmıştır. İnsanlığın sessiz iniltilerine kulakları kapalı olan insanlık maalesef kendi ölümünün farkına varamayacak kadar kör, sağır ve hissiz kalmıştır. Her gün her cepheden çığlıklarını yine insanlığın kulaklarına iletmeye çalışmaktadır insanlık ama duymayınca insanlık ne yapsın insanlık? Issız sokaklardan, ışıltılı caddelerden, kalabalığın ortasından, gürültüler içinden, sessizliğin derinliğinden, belki bir gazete sayfasından, belki bir ekrandan, bir çocuğun hesapsız umarsız masumiyet yüklü sözünden haykırmaktadır ölmekte olduğunu insanlık ama kendisini içinden çıkarıp atmış olan insanlığın hissetmesi ne mümkün ölenin kendisinin olduğunu. Bu acı gerçeğin fehmine varamayacak kadar kendinden uzaktır insanlık ve kendisine uzaktır insanlığın. Yaşadığını sanmaktadır ama içindeki bir şeylerin can çekiştiğini hissetmekten uzaktır. Ölüyorsun diyenlere inanmamayı tercih etmektedir, bu kolayına gelmektedir. Çünkü tutunduğunun kendisini bırakmayacağına inanmaktadır. Tutunduğunun ise kendisinden de zayıf olduğunu bilmemektedir. İnsanlığın içimizden gitmesi, insanlığın yokluğunu intaç edecektir. Belki de bizi terk etmiştir de, biz bizde olduğunu sanmaktayızdır ne malum. Hangi kalple ve akılla varlığının farkında olabiliriz ki? Ekseriyetin umurunda olmayabilir belki ama böylesi bir durumun, bazıları için büyük bir kayıp, ürkütücü bir karanlık, çıldırtıcı bir yalnızlık olabileceği de aşikardır, belki çırpınışlar da bu yüzdendir. Zira insanlığın yokluğu, bir alemin varlığından söz etmeyi de imkansız kılacaktır. Yaşamak için, yaşatana tutunmak gerekmez mi?
  Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 09-01-25, 21:35 #1706
spareaude spareaude çevrimdışı
Varsayılan C: Kurtulmak mı istiyorsun? Düşüneceksin!

ZANDAN SAKININIZ...

Duyumlarla hareket etmeyeceksiniz. Görüntüye bakarak yargılama yapmayacaksınız. Hariçten gelen haberlere güvenmeyeceksiniz. Haber, duyum ya da görüntü, gerçeğin kendisi değildirler hiçbir zaman. Gerçeği ıskalayarak yapılacak her yargılama ve verilecek her karar zulmün aracı olacaktır unutmayacaksınız. Tanrı, gerçeğe ihanet edenleri ve zalimler sevmez; bilecek, hissedecek, anlayacak, inanacak ve buna göre tavır alacaksınız. Zulüm bazen sessizce de yapılır, mazlumun tenine acı vermek değildir sadece, kalbinin acıması da zulümdür. Güneş gibi aşikar değilse bir şey inanmayacaksınız. Zanla karar vermeyecek, önyargıyla hareket etmeyeceksiniz. Görüntü yanıltır, duyum aldatır, haber kandırır; gerçeği bilmedikçe vebale girmeyeceksiniz. Kimsenin günahını almayacaksınız. Sizin inanmak istediğiniz şeyle, gerçek olan şey başka bir şey olabilir, bilmeden inanmak tolere edilebilir bir şey olabilir belki ama inanmak istediğimiz şeyi gerçekmiş gibi kabul edip bilerek inanmak bizi ahlaksız yapar. Günah olmayan bir şeyi günahmış gibi görür ve kalbinizle günahsız insanlara ihanet etmiş ve veballerine girmiş olursunuz ve bu büyük günahtır, bedelini ödeyemezsiniz. Masum olanları günahkar yapabileceğinizi unutmayacaksınız, ortaya koyacağınız eylemlerle ya da dilinizden dökülecek söylemlerle. Ve bununda büyük bir vebal olduğunu aklınızdan çıkarmayacaksınız. Hakka ve hukuka riayet etmek için olağanüstü bir çaba göstereceksiniz. Çünkü her şey affedilir ama hakkı, ancak hakkına girdikleriniz affedecektir asla unutmayacaksınız, gizli ya da açık farketmez, hakkına girdikleriniz. Tertemiz insanları kirletmemeye dikkat edeceksiniz. Söyleyeceğiniz sözler, yapacağınız hareketler söz konusu olduğunda sonsuz teennili olacaksınız. Temiz bir insanı sözlerinizle ya da hareketlerinizle kirletmeye ve onları yanlış tanıtmaya çalışmak ********lik ve onursuzluktur. Onurlu ve şerefli insansanız attığınız adıma dikkat edecek, ortaya koyacağınız eylemlerinize ve dilinizden dökülecek söylemlerinize özen göstereceksiniz. Masum ruhları günahkar olarak göstermeye çalışmayacaksınız. Velhasılı kelam; zandan sakınacaksınız.
  Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 11-01-25, 19:24 #1707
spareaude spareaude çevrimdışı
Varsayılan C: Kurtulmak mı istiyorsun? Düşüneceksin!

SAHİ KİMSİN SEN...


Son tahlilde; istemeden geldin ama isteyerek yaşıyorsun, zevk alarak olsa da tiksinerek olsa da, velakin her nasıl yaşarsan yaşa öyle isteyerek yaşıyorsun ki, kendini, gelipte yaşamakta olduğun yerin tanrısı zannediyorsun, fakat iş ciddiye bindi mi, ben istemedim ki diyorsun, her şeyi dilediğince yapıp, hiçbir hesap vermeden kurtulmak istiyorsun. Sen kendini ne sanıyorsun? Hep dilediğin gibi olacak değil ya, bir kez de sen dilenen gibi olmayı niçin denemiyorsun? Çünkü işine gelmiyor. ********sin. Her şeyi yaparım diyorsun, iş hesaba gelince kıvırıyorsun. Gönlünce çal, çırp, ye, iç, gez, toz, eğlen ama fatura gelince kaçacak delik ara ya da şeytana yıkmaya çalış. Nereye kaçacaksın? Kaçtığın yer, kaçamayacağının resmi değil mi? Hangi sınırın dışına çıkacaksın? Şehrinin sınırı mı, ülkenin sınırı mı? Anlamıyorsun? Aldanıyorsun. İşte böylesin. İki yüzlüsün. Bir yüzün namustan söz ederken, diğer yüzünle sahtekarlığın öncüsüsün. Yürürken her şey güzel, düşersen kendim gelmedim ki, yaşadıklarımı hak etmiyorum oluyor. Nimete eyvallah diyorsun, külfetine itiraz ediyorsun. Sen ne menem bir şeysin? Soytarı mı, şaklaban mı, cambaz mısın? Varlığın yüz karasısın. Maalesef üyelerinin başka türlü olamadığı, içinde şeytanın bile kendini yitirdiği bir insanlık dünyasında yaşıyoruz. Öyleyse insana sen kimsin diyoruz, şeytan bile senleyken kendini kaybetmişse, sen kimsin? Kendisini tanıyamayandan insan olur mu? İnsan olan kaybolur mu? Üste çıkıp uyursan, alta inip çürürsen, bir gider bir gelirsen, adı varlık aslı yokluk olan insanlık toğrağında divane dolaşırsan, bir de her türlü pisliğe bulaşırsan nasıl tanıyacaksın ki kendini? Yitirdiğin kendini bile aramaktan acizsin, ki bulabilesin. Ölmeyecek gibi yaşıyorsun, istediğin zaman öleceğini sanıyorsun, nimetlerin cazibesine aldanıyorsun, her türlü kötülüğü yapıyorsun ama bedavadan kurtulacağını düşünüyorsun. Hiç gitmek istemiyorsun, kalınca da yaşadıklarının hesabını vermekten kaçıyorsun. Dünyanın sahibi olmak istiyorsun, daha kendine sahip olamamışken. Dünya kime kaldı ki sana kalacak behey öküz? Sultan Süleyman elinde tutabildi mi? Karun ölümü satın alıp kurtulabildi mi? Her cana derman buldu da Lokman Hekim kendi canına derman olabildi mi? Ödün patlıyor ama sahte cesaret hapıyla var olmaya çalışıyorsun. Kötülüğü baştacı ediyor, iyiliği saflık sayıyorsun. Aldanıyor, aldatıyor, yanıltıyorsun. Hakikate sırtını dönüp, yalan rüzgarlarıyla yönünü buluyorsun. Baharları kışa döndürüyor, umutları söndürüyor, hayalleri öldürüyorsun. Sonra da kötülükten şikayet ediyorsun, hakikaten sen ne mikrop bir şeysin? Kutsallardan söz ediyorsun ama ölümden it gibi tırsıyorsun. Her şeyi berbat etmekten derin bir haz alıyorsun. Madem korkuyorsun, niye umarsızca yaşıyorsun? Birgün takatsiz kalacaksın, konuşmaya dermanın olmayacak, gözlerinin feri sönecek, aklın başından gidecek, gövdenin direnci tükenecek, parmaklarını dahi kıpırdatamayacaksın. Ne olacak o zaman? Ne yapacaksın? Nereye kaçacaksın? Gözlerinden perde çekilip hakikatle baş başa kaldığın zaman nereye kaçacaksın?
  Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 23-01-25, 20:34 #1708
spareaude spareaude çevrimdışı
Varsayılan C: Kurtulmak mı istiyorsun? Düşüneceksin!

KALBİN GÖZYAŞLARI...


İnsan bu, etten, kemikten, kandan değil mi?
Düşmez mi hiç? Düşüyor işte.
Melek değil günah işler
Şeytan değil tövbe eder
Vurulur mu hiç düşene?
Ruh, ruhu duymaz mı?
Duymalı değil mi?
Kirlenir mi, ölür mü duysa?
Ruh ne kirlenir ne de ölür oysa duymakla.
Ama acılar sessizce öldürür ruhu.
Tereddüdü tekrar günaha maruz kalmaksa
Nedamet getiren bir ruh bir daha günaha bulanır mı?
Acılar geçer mi birgün?
Geçer mi gerçekten?
Yapışıp kalır mı yoksa ve hep acıtır mı?
Nedametler merhametle buluşur mu?
Acının uğultusu susar mı?
Çekilir mi sessizce gözyaşları?
İçine akmaya devam mı eder yoksa?
Yaralar kabuk tutup kapanır mı?
Pas tutan hatıraların pası silinir mi?
Açılır mı yine temiz bir sayfa?
Güneş yine güler mi bir sabah uyandığında?
Fark edilir mi baharın gelişi?
Yine duyulur mu dalları dolduran kuşların cıvıltıları?
Dudaklardan şarkılar dökülür mü yine?
Bütün acılar geçer mi gerçekten?
Yine ruhlar da çiçekler açar mı?
Ya da alışır mıyız acılara?
Ya alışamazsak
Alışılmıyor da bazı acılara
Diner mi kalbin gözyaşları, alışılmazsa acılara?
İşte öldürür o zaman alışılamayan acılar.
  Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 04-02-25, 22:42 #1709
spareaude spareaude çevrimdışı
Varsayılan C: Kurtulmak mı istiyorsun? Düşüneceksin!

BUNLARDAN OLMAYIN...

Muhabbetle gönüllere girmeyi başaramamış,
Sevgi yağmurlarıyla yıkanmamış,
Gönlü hiç bahar görmemiş,
Benlik ve enaniyet derelerinde boğulmuş,
Şişkin egosunun gönüllü kurbanı olmuş,
Kalbinin değil nefsinin öğrencisi olmayı marifet bilmiş,
Ruhu ulvi aşktan mahrum kalmış,
Yüzüne hiç tebessüm konmamış,
İyiliğin bahçesini kurutup kötülüğün yollarını açmış,
Bilgiyi irfana dönüştürememiş,
Kirli kalmayı temiz olmaya tercih etmiş,
Daima maskelerin arkasında yaşamış,
Hiçbir kimseye güvenli liman olamamış,
Bataklıkta ömür tüketmiş,
Hatalarından ve yanlışlarından ders almayı becerememiş,
Gönül almayı başaramayıp daima gönül kırmış,
Kalbini hiç merhamet pınarında yıkamamış,
İyileri kalbinden tahliye ederken üzülmemiş,
Kirli ve ucuz menfaatlerinin kuklası olmuş,
Hakikati duymaktan, bilmekten daima korkmuş,
Dinleyip anlamadan sadece yargılamış,
İhanetle, iftirayla, arsızlıkla, hırsızlıkla, nankörlükle var olmuş,
Önyargının, art niyetin, zanlarının karanlığında kaybolmuş,
Ömrünü vebal almakla tüketmiş,
Kibrinin esiri olmuş, garipleri tahkir ve tezyiften keyif almış,
Zayıfı ezip, gücün önünde eğilmiş,
Mazluma zehir, zalime şifa olmuş,
Özgür ve özgün olmayı becerememiş,
Onurlu yaşamak gibi bir çabaya hiç girmemiş,
Vicdanının sesini duymaktan daima mahrum kalmış,
İnsanlık mayasının bozulmasını hiç umursamamış,
OLANLARDAN OLMAYIN.

Mesajı son düzenleyen spareaude ( 05-02-25 - 19:54 )
  Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 08-02-25, 03:47 #1710
zimr zimr çevrimdışı
Varsayılan C: Kurtulmak mı istiyorsun? Düşüneceksin!

Eyvallah mir'im.
Kaleminize sağlık.
  Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Cevapla

Bu konunun kısa yolunu aşağıdaki sitelere ekleyebilirsiniz

Konu Araçları

Gönderme Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap yazamazsınız
Dosya gönderemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

BB code is Açık
Smiley Açık
[IMG] kodu Açık
HTML kodu Kapalı



Tüm saatler GMT +3. Şuan saat: 22:27
(Türkiye için artık GMT +3 seçilmelidir.)

 
5651 sayılı yasaya göre forumumuzdaki mesajlardan doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir. Şikayet Mailimiz. İçerik, Yer Sağlayıcı Bilgilerimiz.