Forumları Okundu Yap |
![]() |
#1 |
Kendini etiketlediğin, sevmediğin bir huyunu sahiplendiğin zaman o huyunun daha da belirginleştiğini fark ettin mi? Örneğin kendinden söz ederken “Ben sinirli biriyim” dediğinde kendini sinirli biri olma rolüne hapsediyorsun demektir. Evet, zaman zaman sinirlenebilirsin ama sen bundan daha fazlasısın. İçinde her duygunun karşıtı mevcut. Neden kendini belli kalıpların içine hapsedesin ki? Kendini etiketleme huyundan ve kendini kalıpların içine sokmaktan vazgeçmek istiyorsan yazım tam sana göre.
Amerikalı sosyolog Howard S. Becker tarafından 1960’lı yıllarda geliştirilen Etiketleme Teorisine göre, insanlar başkaları tarafından etiketlendikleri şekillerde davranışlar sergilerler. Örneğin başkaları tarafından suçlu olarak etiketlenen gençler, kendilerine yapıştırılan etikete uygun davranışlar sergileme eğilimi gösterirler. Liu (2000) tarafından yapılan bir araştırmada suç işleyen gençler, aileleri tarafından suçlu olarak etiketlendirildiklerinde daha çok suç işlemişlerdir. Kendi kendimize üstümüze yapıştırdığımız etiketler de yaşantılarımızı etkiler. Sen kendini nasıl tanımlarsan, kendine o şekilde davranma alanı yaratırsın. Örneğin kendini çabuk öfkelenen biri olarak tanımladığında hem kendinin, hem de başkalarının senden beklentisi senin çabuk öfkelenmen yönünde olur. Ya da kendini sosyal fobisi olan biri olarak tanımladığında, sürekli sosyal fobisi olan birinin davranışlarını göstermeni beklersin. Oysa bu durumu üstüne yapıştırmak yerine, sosyal fobiye olan bakışını “Ben sosyal ortamlarda kendimi rahatsız hissediyorum” şeklinde değiştirebilirsin. Kendinle ve dünyayla ilgili düşüncelerin, davranışların göz rengin gibi değişmez, sabit durumlar değil. Sen düşüncelerin ve davranışlarını değiştirme, onları kontrol etme gücüne sahipsin. Kendini etiketlediğin zaman bir insan olarak değişiminin, gelişiminin önüne geçiyorsun. Yine kendini etiketleyerek otantik kişiliğine yabancılaşıyorsun. ![]() Aynı şeyler başkalarını etiketlediğin zaman da oluyor. Etrafındaki insanları etiketleyerek, onları o etiketlerin içine hapsediyorsun. Onların otantik benliklerine ulaşamıyorsun. Diyelim iş yerinde bir arkadaşın var. Ve sen bu kişiyi aksi biri olarak etiketlendiriyorsun. Onu sadece aksi biri olarak görüyorsun. Tamam belki arkadaşın aksi bir insan, ama onun aksi olmak dışında başka özellikleri yok mu? Bir dahaki sefere arkadaşını gördüğün zaman, onun aksilik dışında başka özelliklerine de odaklanmaya ne dersin? Hepimiz farklı yönleri olan bireyleriz. Etiketler kendimizin ve etrafımızdaki insanların ruhsal zenginliklerini görmemizi engelleyebilirler. Burada sadece negatif etiketlemeden bahsetmediğimizin altını çizmekte fayda var. Bazen insanları pozitif şekilde etiketleyerek de onların hayatını kısıtlayabiliriz. Örneğin bir çocuğu çok düzenli biri olarak etiketlendirmek, o çocuğu belirli kalıplara hapsedebilir. Çocuk kendini her zaman düzenli olmak zorunda hissedebilir. “Düzenli” etiketinin ağırlığı altında ezilebilir. Bu arada etiketlemenin biz insan ırkına faydalı olan kısımlarını da unutmamak lazım. Örneğin etiketleme bizi tehlikelerden koruyabilir. Sokakta tehlikeli bir insanla karşılaştığınızı hayal edin. Eğer beynimizin insanları etiketleme özelliği olmasaydı büyük bir ihtimalle sokakta gördüğünüz o kişinin tehlikeli biri olduğunu anlamayacaktınız ve kendinizi ondan korumayacaktınız. Kaynaklar: Liu, X. (2000). The conditional effect of peer groups on the relationship between parental labeling and youth delinquency. Sociological Perspectives, 43, 499-514. |
|
![]() |
Cevapla |
Konu Araçları | |
|
|