Forumları Okundu Yap |
09-04-24, 21:59 | #1 |
Bir Müslüman; eğer monofobiye (Yalnız kalmaktan korkma) yakalanmış sa, en kısa zamanında İmanını gözden geçirmeli...
Kendine şah damarından daha yakın olan bir RABBİ olan insan, nasıl monofobik olabilir ki...??? Diye söylüyorum ama şüphe, vehim ve vesvese oklarına maruz kalıyoruz.. İnsanoğlunun fıtratında var. Beşeriz şaşırıyoruz... Hayatın anlamı nedir sizce dostlar? Anlamlandırdıklarımız ve sahiplendiklerimiz bize aittir. Sahiplenme duygusu bazen haddimizi aştırabilir. Gelecekte imtihanımız olacak söylemler söylememize sebep olabilir. Kelimelerimiz ile sınavdan geçerken, hayatın anlamını farklı okumaya itebilir. Bir yere ait olmalıyız. Aidiyet duygusu, güvende olduğumuzu ve yalnız olmadığımızı hissettirir, sınırlarımızı belirler. Güvenli olmayan her yer, gerek mekânsal gerekse düşünsel olarak bizi kendi kabuğumuza çekebilir. Yaşam sevincimizi alıp, isyan bayrağını çektirebilir. İstemsiz olarak geldiğimiz dünyada, seçmeden girdiğimiz ailelerimizin yanında, kadın/erkek elbiselerinin içinde yaşıyoruz. Bizim için takdir edilen nefes adetini bitirdikten sonra, aynı şekilde istemsiz olarak, bir anda sessiz bir gemiye binip, geri dönüşü olmayan gerçek aleme doğru çok uzaklara gideceğiz. Ölüm ve hayat çizgisi içinde yaptığımız seçimlerle ilerleyecek, bazen gülecek bazen de hüzünleneceğiz. Her yaşadığımız olaylar zincirinde, Matrix filminde olduğu gibi mavi ya da kırmızı hap önümüze sunulacak, seçtiğimiz hap ile o anımızı yaşayacağız. Seçimimiz takva boyutunda olursa, hem bu dünya da hem de ahirette kazananlardan olacağız. Bizler çok iyi biliyoruz ki; kendi seçtiklerimizin sonucu yaptıklarımızın bedellerini, öncelikle iç dünyamızdaki hesaplaşmayla ödüyoruz. Eğer doğruların üzerini örtüp şeytan mantığına bürünmediysek, sonuçları muhataplarımıza yükleyip kendimizle yüzleşmediysek, içimize kapanmayıp secdeye kapananlarda oluruz. Secde, hayatı anlamlandırdığımızın en büyük somut delilidir. Her kelime bir bedel ödetir. Her iddianın bir delili olmalıdır. Zekeriya (a.s.) Meryem suresinin ilk ayetlerinde, “Sana ettiğim duada hiç mahrum olmadım” diyerek isteğini şu şekilde dile getirir. “Ben gidince geride kalacak yakınlarım konusunda endişeliyim; karım da kısır. Bana lütfunla yerimi dolduracak bir veli bağışla ki, bana ve Yakupoğulları’na mirasçı olsun. Onu rızana layık eyle, ey Rabbim!” diye dua etmiş, akabinde “Ey Zekeriya, Sana, Yahya adında bir oğul müjdeliyoruz...” buyuran Rabbine karşı şaşkınlığını Allah Resulü şu şekilde ifade etmiştir: “Ey Rabbim! Benim nasıl oğlum olur, karım kısır ben ise son derece yaşlıyım.” Devam eden ayetlerde kendi yaratılışını hatırlatan Rahmana zor olmadığını ifadesi üzerine kalbinin mutmain olmasını için bir delil istemiştir. “Zekeriya; “Rabbim! Benim için bir işaret ver!” Bunun üzerine “senin işaretin tam üç gün gece gündüz insanlarla konuşmamandır.” buyurdu” ( Meryem: 1-10) Bizler, Rabbimize karşı yaptığımız dualarımızın kabulüne bile delil ararken, yerlerin göklerin ve ikisi arasında her ne varsa, her şeyin yegane sahibi olan Rahman’a yakın olmanın somut bir göstergesi de olmalıdır. Bu da secdedir. Secdeye kapanmayan her alın isyan halindedir. Kendi nefsine zulmeder durumdadır. Zulmün bedeli de her zaman hüsrandır. Vahye ilk muhatap olduğumuz ilk ayetler, Yaratan Rabbimizin adıyla ve adına okuma emridir. Nasıl yaratıldığımızın bilgisinin hatırlatıldığı ALAK suresinde, O’na ait olduğumuz ve dönüşün de O’na olduğu bilgisidir. Rahman’a yönelişlere yani salata engel olanların, perçemlerinden tutularak cehenneme atılacağı gözümüzün önüne konulan hakikat bilgisidir. Devamındaki ayetlerde ise, imanını hayatlarına şahit kılmayanların gidecekleri yerin, kötü akıbetlerinin tasviri sunulmuştur. Rabbimize yakın olmamızın göstergesinin de, kendilerine yazık edenlere kesinlikle uymamamız, itaat etmememiz, secdeye kapanmamızla olacağıdır.( Alak 96/1-19) Demem o ki; içine kapananların, düştükleri bataklıklarda dibe doğru yavaş yavaş kaydıkları, içinden çıkılmaz labirentlerin içinde kayboldukları, iç dünyalarındaki hesaplaşmadan çıkamadıklarıdır. O halde akıllı olan bizlere düşen, kaldıramadığımız her ne yaşanmışlık varsa onu anlamlandırmak, yükselişimize vesile kılmak, doğru adrese, tıpkı Hz. Zekeriya gibi el açmaktır. İmkansız gibi görünenin, Rahman olan Allah için imkansız olmadığı inancıyla, Gani olan Rabbimize sığınmak, O’na yakın olmak için secdeye kapanmaktır. Bundan gayrısı hikayedir dostum... Asiye Türkan |
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
09-04-24, 22:11 | #2 |
İnsan Allah'a yaklaştıkça kendini buluyor, kimseye ihtiyacı kalmıyor çok şükür.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
07-12-24, 14:48 | #3 |
Allahtan Başka Kimsemiz Yoktur Her Darda Kaldıgımızda Ellerimizi Açarız ..
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
Cevapla |
Konu Araçları | |
|
|