Forumları Okundu Yap |
30-11-05, 14:07 | #1 |
CEHENNEMİN YEDİKLERİNİN ATIKLARI NEDİR?
----------------------------------------------- Cennete girenler, cehennemden geçip oradaki gerçeği gördükten sonra aralarında konuşurlarken, cehennem ateşini şöyle târif ederler: “SEMÛM’UN AZÂBINDAN BİZİ KORUDU!.” (Tûr – 27) Şimdi önce birinci hususu anlamaya çalışalım… “Cehennem kendi kendini yedi.” tâbiri neyi anlatmak istiyor?. Güneş, tümüyle hidrojen gazından ibaret merkeze sahiptir ve burada 15 milyon derece civarında bir hararet mevcuttur!. Bu hararet dolayısıyla sürekli nükleer tepkimeler olmakta ve hidrojen atomları kendi kendini yiyerek helyuma dönüşmektedir. Bu arada yediklerinden artanı (!) da dışarıya atmaktadır. Bu atıklar ise tâ dünyaya, bizlere kadar ulaşmaktadır. “Güneşin”, pardon, “Cehennemin” yediklerinin artıkları nedir?. “SEMÛM!.” Nedir “nârı SEMÛM”?. Arapçada “semûm” kelimesi iki mânâya gelir. Birincisi: “Gözeneklere (mesâmet) işleyen ışın”. İkincisi: “Zehirleyici”, ateş yâni radyasyon!. Termonükleer tepkime içinde olan GÜNEŞ’in, bu tepkime sonucu yaydığı çeşitli radyasyonlar, ışınlar acaba bundan daha başka nasıl anlatılabilirdi 1400 küsûr yıl önce?. Evet, Rasûlullah, tamamiyle bilimsel gerçeklere dayanan din olgusunu en mükemmel şekilde açıklamıştır. Ne var ki, insanlar Din’e ilimle değil, şartlanmaların hükmü altındaki önyargı ile baktıkları için bu gerçekleri görmekten mahrum kalmışlardır. Esasen dünyanın ve içindekilerin âkibeti, son derece açık seçik basîret sahiplerinin idrâkları önüne serilmiştir!. Ancak ne var ki, çeşitli vesilelerle ortaya atılmış bulunan bu gerçekler, yüksek akıl sahipleri tarafından derlenip toparlanıp, sayısız mozaiklerden oluşan ana sistem olarak, bir resim gibi gözler önüne serilmemiştir!. İşte bu mümkün olmamıştır geçmişte, bilimin yeterli düzeyde olmaması sebebiyle. Günümüzde ise ilâhi lûtuf ve merhamet, bizlerin bu gerçeği öğrenmesine yolaçmaktadır. Öyle ise aklımızı son zerresine kadar değerlendirip, 1400 sene öncesinden işaret edilen bu gerçekleri çok iyi idrâk etmeye çalışalım. ---------------------------------------------------------------------- CEHENNEM PUSUDA! CEHENNEMİN PUSUDA BEKLEYEN VARLIKLARI İSE “ZEBÂNİLER” Bilelim ki, her ortamın kendine has canlı türleri vardır... Her gezegenin ve yıldızın kendine has canlı bilinçli birimleri varolduğu gibi; evrenin farklı boyutlarının oluşturduğu değişik katmanların dahi farklı canlı türleri vardır ve bütün bunlar hep bilinçli varlıklardır. İşte bunların hepsi birden Din terminolojisinde sadece "melek" kelimesiyle tanımlanmıştır. Beyinlerimiz genel yapısı itibariyle, sadece beşduyu dediğimiz "kesitsel algılama araclarıyla" gelen verileri değerlendirmek için programlanmış olduğundan, algıladığımız kesitin dışında kalan boyutlardan ve bu boyut katmanına ait canlılarından habersiz yaşamaktayız!. Oysa, gerçekte, bırakın başka gezegen ve yıldızlarda yaşayanları; "cin" ismiyle işaret edilen ve her an beyinlerimizi etkilemeye çalışan aramızda yaşamakta olan canlı türlerinin dahi farkında değiliz. Nerede kaldı, başka gezegenler ya da yıldızdakiler! Her neyse! Bir âyet-i kerimede “Cehennem”in insanların güzergâhı üzerinde olduğu veya cehennemin pusuda olduğu anlatılır. Bu pusudaki varlıklar, işte bu zebâniler! Pusu ortamı da, “Cehennem” ortamıdır! Nasıl, dünya üzerinde insanlar veya dunyada ve uzayda yaşayan cinler var ise; onlar gibi her gezegende ve yıldızda da yaşayan değişik türden varlıklar vardır!. Dolayısıyla Güneş'in de kendine has ışın yapılı sâkinleri mevcuttur. İşte bunlar Kur'ân-ı Kerîm'de "zebânî" diye târif edilmişlerdir. Bu isimle adlandırılmışlardır! İşte, Güneşin içinde yaşamını sürdürmekte olan canlılara, bilinçli varlıklara da Kur'ân-ı Kerim'de "zebânî" denilmiştir!. --------------------------------------------- “ENE”, CEHENNEM İÇİN YARATILMIŞTIR! "Ene", Cehennem için yaratılmıştır. Cehennemde yanmanın kökeni, "benlik” kavramı ve ona dayalı duygular ve kabullerdir! -------------------------------------------------- CEHENNEMDE ZAMAN VARDIR, KENDİ ŞARTLARINA GÖRE Dünyada zaman var, kabir âleminde zaman var, kıyâmette zaman var, mahşerde zaman var, cehennemde zaman var kendi boyut şartlarına göre!. Bunlara rağmen, Cennet ortamında zaman kavramı yoktur!. Çünkü Cennete nur yapıda girilecek, nur yapılı ortamda da ışık hızına erişilir. ------------------------------------------------------------ KİMLER CEHENNEM BOYUTU DOSTLARIN?.. KİMLER CENNET BOYUTU DOSTLARIN?.. Kimsin?... Gerçek dostların kim?... Kimler Cehennem boyutu dostların; kimler Cennet boyutu dostların?... Kimlerle hangi konuları paylaşıyorsun? Paylaştığın konulardan da anlamıyor musun onların hangi boyut için varolduklarını?... Dünyalık için yardımcı olduğun teşvik ettiğin insanlara, Cennet boyutu için ne kadar yardımcı oluyorsun?... Dünyalık için bin türlü akıl öğretirken, Cennet boyutu için “bir kere konuşup kimseyi zorlamam “diyerek nasıl bırakırsın?... Dünyalık çalışmıyor diye bin kere kafasına kakmak varken; Cennet boyutu yaşamaları için niye beş kere uyarmayı göze alamıyorsun?... Alırsan kaybın neler olacak?... Bu kayıp ne kadar ve nereye kadar sürecek?... Dünya için çalışmayan neler kaybedecek ve nereye kadar?... Cennet boyutu için gerekenleri yapmayan neler kaybedecek ve nereye kadar?... “Dosttan Dosta” kitabından uzun yıllar önce yazılmış bir söz: “Kişinin teşvikine bak, ne için yaratılmış olduğunu anla!. Dostlar bugün varız, belki de bir daha hiç bir araya gelemeyeceklerimiz var... Lûtfen şunu çok iyi anlamaya çalışın... Ya da ben anlatamıyorsam daha iyi ve anladığınız gibi anlatan birini bulun... size anlatsın... Bir daha dünyaya geri gelme şansınız yok!... Geçen, boşa harcadığınız zamanı da telâfi etme şansınız yok!. ---------------------------------------------------------- CENNET BOYUTU “DÜŞÜNCE BOYUTU”DUR. (IŞIK HIZI BOYUTU-NUR BOYUT) BU BOYUTTA VARLIK BİR DALGABOYU ŞEKLİNDEDİR! Cennet, “Nur boyut”tur. “Nur” ismiyle târif edilen kuantsal enerjiye çok yakın plândaki bir boyut!. Nur beden boyutu yani Cennet boyutu ışık hızı boyutudur. Orada olup biten her şey ışık hızıyla olup biter! Işık hızıyla cereyan eden olaylar dolayısıyla da orada zaman kavramı olmaz. O nurânî yapıda her şey “düşünce boyutu”nda oluşur. Düşünce boyutunda şöyle bir bedenim olsun dersin.. .Bedenin o düşüncenin şeklinde belirginleşir. Fakat o Cennet boyutunda hâkim olan unsur, “düşünce”dir ve “düşünce boyutu”dur. Düşünce boyutunda zaman kavramı yoktur! Zaman kavramının ötesinde Cennet dediğimiz ortamdaki yaşantıda “İnsan nurânî bedene sahiptir” diyoruz. Bu “nurânî beden” dediğimiz yapı bizim RUH dediğimiz yapıyla alâkası olmayan bir yapı. Varlığın aslına ve orijinine en yakın bir yakın bir haldir, bir tür meleki boyut hâli. Bu boyutta varlık, bir dalga boyu şeklinde mevcuttur! Ama dalga olarak da kendini görmez, ama varlığı bir dalga boyu hâlindedir. Şimdi dalga boyutu hâliyle olan o varlık kendi dalgasına yüklenmiş olan veri tabanının hâsılasını yaşar. Yâni; hayâl ettiği şey-düşündüğü şey-kendinde açığa çıkan bilgi-ilmin doğrultusunda o anda belli olaylar yaşar. AN içinde olur bunların hepsi! Ve sayısız “AN”lar devam eder! Nasıl bazıları rüya görür, ”Bu rüya hiç bitmiyor, sabaha kadar devamlı rüya gördüm kesintisiz biçimde” der… Bunu, sonsuza dek yay!. Kendi ilminin getirisi olan ortamda sonsuz var edişleri yaşar. Dolayısıyla artık burada zaman kavramı kalkar! ”O her an yeni bir yaratıştadır” hükmü Cennet ehlinde tam anlamıyla hissedilir-yaşanır bir biçimde ortaya çıkar. Dolayısıyla her an yeni bir şeyler üretir, yaratır. ------------------------------------------------------ “CENNET VE CEHENNEMİ İNKÂR EDEN ALLAH’I İNKÂR ETMİŞ OLUR! Öyle ise,”Cennet” veya “Cehennem”i inkâr eden kâfir olur!. Yâni, Allah’ı inkâr etmiş olur!. İster dünya hayatı olsun, ister Cennet ve Cehennem hayatı olsun, bunların tümü de ilâhi isimlerin mânâlarının kuvveden fiile çıkış hâlinden başka bir şey değildir!. Bu durumda, kişi ister Cenneti inkâr etsin, ister Cenennemi inkâr etsin; ister kabir hayatını inkâr etsin; ister melekleri inkâr etsin; ister zebânileri inkâr etsin; ister cinleri inkâr etsin; ister İblis’i inkâr etsin veya bu isimler gibi daha başka nice isimlerin mânâlarını inkâr etsin; her neyi inkâr ederse, hiç farkında olmadan çeşitli ilâhi isimlerin varlığını inkâr etmiş olur; ve böylece de Allah’ı inkâr etmiş olur!. ------------------------------------------------ KAYNAK: http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/C/ ------------------------------------------------------------------ Allah Tüm Müslümanları Cehennem Azabından Korusun... |
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
30-11-05, 14:55 | #2 |
Allah bizi cehennem azabından korusun. Cehennem insanın inanç zafiyetinden dolayı aslını tam idrak edemediği gerçekten kötü bir yer. Ve ondan kurtulmanın yoluda belli.Buraya şu sözüde almak isterim. "CENNET KOLAY DEĞİL, CEHENNEM LÜZUMSUZ DEĞİL"
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
01-12-05, 15:32 | #3 |
Güzel bilgiler emeğine sağlık. Allah kabir ve cehennem azabından muhafaza buyursun.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
02-12-05, 03:01 | #4 |
Allah Razı olsun AKrdeş SAolsın
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
Cevapla |
Konu Araçları | |
|
|