Forumları Okundu Yap |
![]() |
#1 |
Varoluşun (canlılıkta dahil) nasıl ortaya çıktığı sorusuna:
a)-Bir Varedici İrade tarafından varedildi. b)-Rastlantılarla var oldu olmak üzere ancak BİRBİRİNE ZIT iki cevabı vardır ve cevaplardan sadece BİRİSİ DOĞRUDUR. Başka bir deyişle soru taraftarlarından birisi çok fena şekilde yanılmakta ve aldanmaktadır. Bu soruya verilecek cevap öylesine önemlidir ki bir insan bu soruya vereceği cevaba göre hayatını düzenler. Yanlış cevap üzerine kurgulanmış bir hayatın ise HEBA EDİLDİĞİ açıktır. Aşağıda bu sorulardan hangisinin doğru olduğunu tartışacak ve gerçeği bulmaya çalışacağız. İsteyen arkadaşlar katılabilirler. |
|
![]() |
![]() |
#2 |
Ben oncelikle varolus gibi kavramin iki cevapla sinirlanabilecegine inanmiyorum.
Iki cevabi verenler de hayatini heba etmis olabilir bu mantikla. O yuzden kendi inandiklari ile yasayan bir insanin hayatinin heba oldugunu dusunmuyorum. ayrica varolus aciklanirken vareden iradenin de bir varolusa maruz kalmasi dusuncesi de akillardan geciyor. o yuzden sorunun varolus mu yoksa dunya uzerindeki canlilik mi oldugu onemli. varedici iradenin nasil yarattigi da bir soru. belki varedici irade denilen guc de rastlantisal olarak varetti bu varolusu. bu durumda da iki cevap ta kismen dogru oluyor. eger soruyu daraltip da canlilik icin konusursak, bu durumda dunyadaki tanimlanan canliliktan bahsedebiliyoruz cunku galaksiler otesinde ne olup bittigi hakkinda bir fikrimiz yok. ayrica tartisacagimiz seyin de sorularin dogrulugundan cok cevaplarin dogrulugu olmasi lazim. sanirim orda bir yazim yanlisi mevcut. ama degilse sorularin dogrulugu da tartisilmali zaten bana gore. |
|
![]() |
![]() |
#3 |
Yukarıdaki tanımlama pek çok evrimcinin ortak fikridir. Konuyu evren dışına taşırırsanız bir bilinmezlikler girdabına düşer, işin içinden çıkamayız.
Örneğin maddenin sakımı kanunu bizi Bir Büyük Bütüne götürür.Ondan sonrası ise biz insanlar için bir büyük çıkmazdır. Konuları bölümlere, parçalar ayırarak incelemek hem kolay hemde bilimseldir. Sadece evrenimize ve içindekileri baz alırsak (ki biz buna varoluş diyoruz) varoluşun neden sorusunun sadece iki cevabının olduğunu görürürüz. Burada önemli olan hangi cevabın doğru olduğudur. Burada sadece bu konuyu tartışacağız. Saygılar. Mesajı son düzenleyen tersinim ( 04-10-12 - 11:46 ) |
|
![]() |
![]() |
#4 | |
Alıntı:
bu durumda tekrar varolus ile az once on kabulunu yaptigimi varedici gucu bulunduran evrenin de varolusunu irdelememiz gerekiyor. bu konulari bolerek inceleyeceksek eger onkabulsuz olmuyor. dunyadaki canliligi varolus olarak adlandiracaksak, iki cevap olabilir evet. bir dizi reaksiyonlar sonucu disardan bir etki olmadan, ya da planli bir sekilde disaridan mudahele ile. bu mudahelenin ne oldugu ise baska bir bolumde incelenmeli. cunku bu varedici bir guc olabilecegi gibi varedici olamayan ama dunya uzerindeki canliligi baslatabilecek bir guc de olabilir. yani sadece canlilik yaratacak bir guc olabilir de. ustune ustelik birden fazla guclerin birlesimi de olabilir. o yuzden iki cevap varolus kavramini aciklamakta dar kalmaktadir. |
||
![]() |
![]() |
#5 |
Eğer bir sorunun iki cevabı varsa cevaplardan birini (örneğin rastlantılarla oluştuğunu) niçin dışlayalım?
Böyle bir şey cevaplardan birini kayıtsız şartsız doğru kabul etme anlamına gelir. Bu da bizi taassubun içine iter. Eğer iki cevabın içinden bir doğruyu arayacak isek her iki cevabında (en azından gerçek buluncaya kadar) doğru yada yanlış olabileceğini kabul etmemiz gerekir. Cevaplamamız gereken varoluşta bilinçli bir müdahalenin olup olmadığıdır. Varsa müdahale edenin niteliği ve niceliği değil. O başka bir konu. Görüleceği gibi sorun iki kefeli bir terazidir. Doğru tartabilirsek ancak gerçekleri bulabileceğiz. Mesajı son düzenleyen tersinim ( 04-10-12 - 12:07 ) |
|
![]() |
![]() |
#6 |
bu durumda baska evrenler oldugu on kabulu de gerekiyor yazmışsınız
Evet, evrenimiz dışında başka evrenlerin OLABİLECEĞİ maddenin sakımı kanuna uygun bir mantıksal çıkarımdır. |
|
![]() |
![]() |
#7 | |
Alıntı:
Cevaplari tartmak son derece dogru. fakat cevaplama zorunlulugu konusunda da tartismak gerekecek buyuk ihtimalle. neden bu soruya cevap vermeliyiz? varolmamizi kendi dusunsel yapimizla ileri donuk planyamaz miyiz? neden varoldugumuz evet uzerine dusunulmesi gereken bir konu fakat cevaplanmasi sart midir? |
||
![]() |
![]() |
#8 | |
Alıntı:
En büyük gökdelenler bile temeller üzerinde yükselir. Varoluşu sadece dünya ve dünyadaki canlılıkla sınırlamak son derece hatalıdır. Canlılık için dünya dışı etkenlerle var olmuş olmasın? Tersinim teorisi varoluşu bir bütün (yani gözlenen, gözlenebilecek evrenin bütünlüğü) olarak kabul eder. |
||
![]() |
![]() |
#9 | |
Alıntı:
tersinim teorisi hakkinda yazdiklarinizi okuyorum zamanim oldukca. tam bir bilgi sahibi olmadan yorum yapmak niyetinde degilim acikcasi. ama varolusu eger gozlemlenebilen evren butunlugu olarak alirsak, varedici guc veya guclerin bu evrenin bir parcasi olup olmamasi sorunu ile de karsi karsiya kaliyoruz. neticede varolusun nedeni olarak varedici bir gucu gostermek o gucun varolusu sorusunu da beraberinde getiriyor. bolerek incelemekten bahsetmistiniz. eger sorularimizi bu bahsettigim kisimda bolersek de; varedilmek ile disaridan bir etki ile olusmayi ayni kefeye koymamiz gerekebilir. ote yandan rastlantisal varolustan bahsedersek varedici gucun rastlantisal olmayan yollar kullandigi ongorusunu kabul etmemiz gerekiyor ikiye ayirmak icin. |
||
![]() |
![]() |
#10 |
Beynimizin sonsuz bir algılama gücü var gibi görünürsede aslında duyularımızla sınırlıdır.
Algılama sınırlarımızın dışındakileri tartışmak mantıksal çıkarımların sonuçları olsalar bile (mantıksal sonuçların çıkarımları olduklarından yok sayamayız ama en azından şu ortamda) doğru olmayabilir. Nedeni ise gerçeklerin sonsuzluğuna daracık bir pencereden şaşı ve miyop gözlerle bakmakta, doğrularla birlikte yalan yanlış gördüklerimizi de gerçek zannetmemizdir. Materyalist bilim anlayışının yetersizliği (yanlışlığı değil) açıktır. Bunun içinde düşünceyi (ve tabiki düşüncenin ürünü olan bilimi) taassupların zindanlarından, zincirlerinden, prangalarından kurtarıp özgürlüğünü kavuşturan devrim niteliğinde bir değişim gerekir. İşte tersinimin bilim anlayışı budur. Tersinim (en azından şu ortamda) her hangi bir taassuba kapılmadan gözleyebildiklerimizi gözlemleyelim, doğruları yanlışların içinden ayıklamaya çalışalım öğrenebildiklerimizle GERÇEK GERÇEĞİ bulmaya çalışalım DER. TERSİNİMİN BİLİM ANLAYIŞI TAM BİR TARAFSIZLIĞI ÖNGÖRÜR. Bunu başardığımızda ancak GERÇEK GERÇEĞE ulaşabiliriz. Saygılar. Mesajı son düzenleyen tersinim ( 04-10-12 - 13:39 ) |
|
![]() |
![]() |
#11 |
bencede sokrates arkadaşlar
|
|
![]() |
![]() |
#12 |
YARATILIŞÇILIK ya da AKILLI TASARIM
Varoluş sorusunun birinci cevabı olan varoluş bir varedici irade tarafından var edilmiştir cevabı bizleri yaratılışçılık ya da akıllı tasarım teorilerine götürür. Yaratılışçılık ya da akıllı tasarım teorilerinin en büyük kanıtı evrende ve canlılıkta (tüm varoluşta) gözlemlenen düzen ve sistemlerin varlığıdır. Bu düzen ve sistemler öyleslne ayrıntılıdır ki bunlara kompleks sistemler denilir. Kompleks sistemler herhangi bir parçasının olmaması, hatalı ve özürlü olması ya da gerektiği yerde bulunmaması sonucu çalışmayan, çalışması bozulan sistemlerdir. Gerçekten de bu tür düzen ve sistemler ancak bilgi, irade, güç, madde ve zaman beşlemesinin sonucunda ortaya çıkabilir. Rastlantısal olgularda kimi zaman düzen ve sistemlere benzer oluşumlar meydana gelirse de bunları gerçek düzen ve sistemler olarak tanımlamak yanlış olur. Nedeni ise bu tür olguların gelip geçici ve aynı şekilde tekrarlanamaz olmalarıdır. Halbuki canlılıkta en azından uzun denebilecek bir müddet devamlılık şarttır. Bunlar genelde estetiksel olgulardır. Deniz kenarında dalgaların, çöllerde rüzgarların oluşturduğu olgular bunlara örnektirler. Devam edeceğiz. |
|
![]() |
![]() |
#13 |
YARATILIŞÇILIK ya da AKILLI TASARIM BİLİMSEL Mİ?
Yaratılışçılık ya da akıllı tasarım varoluş sorusunun cevaplarından birisidir.En azından bu yönden bilimsel olduğu açıktır. Karşıt cevap (Bir Yaratıcıyı en baştan ret ve inkar eden materyalist-ateist-evrimci cevap) bilimsel yöntemlerle doğruluğu kanıtlanmadığı sürece bu cevapta en az diğer cevap kadar geçerlidir. Kaldı ki Yaratılışçılık diğer adı ile akıllı tasarımın en büyük ve en geçerli kanıtları varoluştaki mevcut düzen ve sistemlerdir. Bu düzen ve sistemler canlılık söz konusu olduğunda da dahada kompleksleşip bütünleşir. Her canlı kompleks sistemlerin bütünsel kurgusudur. Her zaman gözlemlediğimiz daha da önemlisi içinde yaşadığımız bu düzen ve sistemleri ret ve inkar edip karmaşa olarak nitelemek güneşi balçıkla sıvamaya çalışmakla aynı şeydir ve materyalist-ateist-evrimci felsefelere hiç bir yarar sağlamaz. Çünkü gerçek ortadadır. Varoluş konusundaki birbirilerine zıt bu iki cevabı tam bir tarafsızlıkla karşılaştırıp daha ayrıntılı bilgiler vereceğiz. |
|
![]() |
![]() |
#14 |
tesadüfleri inanan bir pagan dini diye tabir ediyim artık din degildir ama mecburi olarak yani
![]() |
|
![]() |
![]() |
#15 |
Tartışmanın gereksiz olduğu bir konu.Teknoloji ve bilim henüz bunu açıklamaya yeterli değil.Bu sebeple günümüz imkanlarıyla evrenin ve insanlığın oluşumunu açıklayabilecek kimse yok bu sebeple ancak ve ancak tesadüflerle açıklayabileceğimiz bir olay hakkında tartışmak gereksiz.
Açıklanamayan ve bilinemeyen bir olayı dine bağlamak dahada gereksiz. |
|
![]() |
![]() |
#16 | |
Alıntı:
ispat yok bişey yok.onlarda boşa konuşmasınlar yani.tesadüfün olmadıgı yerde yaratılış vardır. |
||
![]() |
![]() |
#17 | |
Alıntı:
Evet sizin ki inanç , bizim ki bilim.Fakat bilim açıklayamadığı olaylar hakkında teoriler ortaya atar , çürütemediği ve kanıtlayamadığı sürecede teori olarak kalır inançta ise bilimsel olarak açıklanana kadar olay ilahi güce bağlanır. Eskiden depremlerin , volkanik patlamaların olduğu gibi. |
||
![]() |
![]() |
#18 | |
Alıntı:
sonsuz güç diyoruz saniyede degil saniyenin sonsuzda birinde kuruldu düzen. sonsuz güce saniyemi dayanır ![]() |
||
![]() |
![]() |
#19 |
GERÇEK DİN İLE GERÇEK BİLİM YAPIŞIK İKİZ KARDEŞTİRLER.
Her ne kadar materyalist-ateistler ısrarla varoluşun her safhasında açıkca gözlenen bilgiyi (dolaysıyla iradeyi) ret ve inkar etmek için varoluşu gitgide büyüyen bir KARMAŞA olarak niteleme eğiliminde iseler de bilginin varlığı açıktır. Biz insanlar doğadan çok şeyler öğrendik ve öğrenmeye de devam ediyoruz. En koyu materyalist-ateistler bile bu gerçeği inkar edemez. Diğer ifade ile varoluşta ret ve inkar edilemeyen, açıkca gözlenen; pek çok ince ayrıntıları, sırları da içinde barındıran kompleks bir bilgi vardır. Bu bilgide bir Varedici İradenin varlığı konusundaki en güçlü kanıttır ve dinlerin temelidir. Dolaysıyla bu bilgi hem gerçek dinin, hemde gerçek bilimin temeli olur. Sonuçta varoluş niçin, neden, nasıl oluştu sorusu rastlantılarla bilgi oluşabilir mi sorusuna gelip endekslenir. O zaman kendimize soralım. Gerçekten de RASTLANTILARLA BİLGİ OLUŞABİLİR Mİ? |
|
![]() |
![]() |
#20 |
VAROLUŞ SAATİ KAÇI GÖSTERİYOR?
Evrenin ezelden gelip ebede giden durağan bir sonsuzluk olduğu varsayımı (statik evren) materyalist-ateist ve evrimci felsefe için ideal bir modeldi. Statik evren anlayış ve maddenin sakımı kanununa göre bir madde yoktan var, vardan da yok olamayacağı sadece şekil değiştireceği demek; sonsuz zaman içinde sonsuz sayıda değişimin gerçekleşmesi anlamına gelir. Statik evren modeline uygun olarak zaman öylesine uzun, deneme ve yanılmalar öylesine çoktur ki olmazları olur, imkansızları imkanlı hale getirirler. Bu mantığa göre canlılıkta dahil tüm varoluş sürekli bir değişim içindedir ve bu değişim sonsuza kadar devam edecektir. Fakat son bulgular evrenin de bir başlangıcının olduğu yönündedir. Evrenin bir başlangıcının olması ise zamanında bir başlangıcı olduğu anlamına gelir. Nitekim varoluş saati yaklaşık 160 katrilyon saniyeyi (yaklaşık 14 milyar yılı) göstermektedir. Zamanın bir başlangıcının olması; materyalist-ateist evrimci felsefelerinin öngördüğü zonsuz zaman içinde sonsuz sayıdaki değişim; bu yolla imkansızların imkanlı, olmazların olur hale gelmesi mantığının iflası demektir. Ne olduysa bu yüz yetmiş katrilyon saniye içinde olmuş olmalıdır. Canlılığın evrimi söz konusu olduğunda ise bu süreç sadece kırk katrilyon saniye kadardır. İmkansızları imkanlı, olmazları olur yapan sonsuz zaman kavramı bir materyalist-ateist- evrimci için öylesine önemlidir ki; evrenin bir başlangıcının olması sorununu kurulup, bozulan evren modeliyle aşmaya çalışmışlardır. Fakat her yıkılışın zaman saatinin durması ve tüm olguların yok olması, her kuruluşunda zaman saatinin en baştan çalışması, olgularında en baştan kurgulanması demek olduğundan bu varsayımı pek işe yaramaz. Materyalist-ateist-evrimcilerin tutundukları son dalda kırılmışa benziyor. Mesajı son düzenleyen tersinim ( 24-10-12 - 16:46 ) |
|
![]() |
Cevapla |
Konu Araçları | |
|
|