Forumları Okundu Yap |
12-03-22, 12:10 | #1 |
İÜ Onkoloji Enstitüsü, İstanbul Tıp Fakültesi kampüsü içinde, 1933 yılında Atatürk’ün gerçekleştirdiği Üniversite Reformu çerçevesinde Radyoloji Enstitüsü ve Radyoterapi kliniği olarak kurulmuş. Türkiye’deki ilk kanser tanı ve tedavisinin uygulandığı binalardan birisini de içeren mekanda yer almaktadır.
Radyoloji Enstitüsü ve Radyoterapi kliniği olarak 1934 yılında ilk Enstitü müdürlüğünü ünlü Alman fizik hocası Prof. Frederich Dessauer yapmıştır. Devrin en modern teşhis ve tedavi olanaklarını sunabilmek amacıyla Siemens 100 KV Dermopham, Chaoul 60 KV, 200 KV ve 400 KV derin tedavi ve röntgen cihazları çalışmaya başlamıştır. Döneminde Enstitü bünyesine katılan pek çok Alman radyasyon ve fizik uzmanıyla Radyoterapi ve Tıbbi Fizik bilim dallarının temelleri atılmıştır. 1943 yılında kliniğin başına kuruluşundan itibaren orada doçent olarak çalışan Prof. Dr. Tevfik Berkman geçmiştir. Hocanın yalnız Enstitü için değil tüm Türkiye de bu bilim dallarının gelişmesine büyük katkıları olmuştur.1973 yılında kürsü Başkanlığına seçilen Prof. Dr. Adnan Budaras da gelişme trendini hızlandırmıştır. Prof. Dr. Nijad Bilge 1978 yılında kliniğin başına geçmiş, Fransız kredisi ile alınan Saturne 20 lineer hızlandırıcı ve diğer tedavi cihazları ile İstanbul Tıp Fakültesi Radyoterapi Bilim Dalı sayılı Radyasyon Onkolojisi merkezleri arasına girmiştir. 2547 sayılı Yüksek öğretim Kanununu takiben 20 Temmuz 1982’de İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsünün kurulması ile Prof. Dr. Bülent Berkarda ilk müdür olarak atanmış, bu dönemde kuruluş aşamaları tamamlanmıştır. Enstitü müdürlüğüne 1983 tarihinde Prof. Dr. Şeref İnceman’ın getirilmesi, kadroların tahsisi işlemlerinin hızlanması ve bina tahsisi girişimlerinin başlamasına olanak sağlamıştır. 1986 tarihinde Enstitü müdürlüğüne Prof. Dr. Nijad Bilge getirilmiştir. Enstitü ve İstanbul Tıp Fakültesi Radyoterapi ve Tıbbi Onkoloji Bilim dallarının aynı binada beraber çalışma esaslarının düzenlenmesi, ilk doktora ve yüksek lisans öğrencilerinin alınarak, eğitimin başlaması, Emin Aktar Vakfı’nca binanın tümüyle restorasyonu, Onkoloji Derneği ve hayırsever vatandaşların katkısıyla eksiklerin tamamlanması, telefon santralının ilavesiyle Enstitünün modernizasyonu bu döneme rastlar. 5 Haziran 1987 tarihinde Enstitü binası eski Radyoloji Enstitüsü olan mekanda resmen hizmete açılmış, tüm bilim dalları multidisipliner bir kurum olarak çalışmaya başlamıştır. 1991 yılında Türk Onkoloji Vakfı’nın katkılarıyla tamamlanan 600m2‘lik Temel Onkoloji Araştırma Laboratuarlarını içeren yapı Enstitüye ilave edilmiştir. 1993 yılında Enstitü Müdürlüğüne Prof. Dr. Gülçin Erseven getirilmiştir. Döneminde hasta bekleme salonu Enstitüye katılmıştır. Prof. Dr. Erkan Topuz 1994 yılında Enstitü Müdürü olarak atanmış, yeni bir yataklı hasta servisini de içeren 2000 m2‘lik alanın Mustafa Süzer gibi hayırseverler yardımıyla Enstitüye eklenmesi ve Enstitü faaliyet alanının 10 000m2‘ye ulaşması sağlanmıştır. İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr Bülent Berkarda döneminde temin edilen Fransız devlet kredisiyle alınan iki yeni lineer hızlandırıcı (Satürn ve Orion), bir Kobalt (Cirus), bir uzaktan kumandalı brakiterapi (Gammamed) tedavi cihazı ve iki Simülatör alımı için çalışmalar başlatılmış ve rektörümüz Prof. Dr. Kemal Alemdarğlu’nun göreve geldiği dönemde cihazlar temin edilerek kurumumuza getirilmiştir. 1998 yılında Türk Onkoloji Vakfı ve Onkoloji Derneği gibi kuruluşlar ve hayırseverler yurttaşların katkılarıyla yeni kemoterapi uygulama katı, kütüphane açılışı, Enstitünün tüm kapalı mekanları ve dış cephesinin tadilat ve yenilenmesi yapılmıştır. Rektörlüğümüz mali katkılarıyla yeni telefon santralı ve jeneratör alınmış, Enstitünün ana bilim dalları yeni öğretim üyelerinin katılımıyla güçlendirilmiştir. 2000 yılı İlkbahar döneminde poliklinik katlarının tadilatına başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi İstanbul Üniversitesi’nin geçmişi İstanbul’un fethinden hemen sonra, Fatih Sultan Mehmet’in emriyle Ayosofya ve Zeyrek’te kurulan medreselere kadar uzanmaktadır. 1470 yılında Fatih Camii etrafında “Fatih Külliyesi” adı altında tesis edilen Darüşşifa’da tıp öğretimi yapılmaya başlanmış, böylelikle Osmanlılarda tıp eğitiminin ilk çekirdeği oluşmuştur. Fatih Külliyesi’ndeki eğitimi Süleymaniye Külliyesi içinde 14 Mayıs 1557’de inşaatı tamamlanarak hizmete giren Süleymaniye Darüşşifası ve Tıp Medresesi’ndeki eğitim izlemiştir. 19. yy’a kadar Tıp alanındaki tedavi ve eğitimlere ile ilgili düzenli kayıtlara rastlanmamaktadır. Bu yüzyılın sonlarında İstanbul’da biri Kadırga’da Menemenli Mustafa Paşa Konağı’ndaki Sivil Tıp Mektebi (Mektebi Tıbbiyei Mülkiye) diğeri de Haydarpaşa’daki Askeri Tıp Mektebi (Mektebi Şahane) olmak üzere iki tıp okulu bulunmaktaydı. Bunlardan Askeri Tıp Mektebi, Harbiye Nezaretine; Sivil Tıp Mektebi ise idari açıdan Maarif Nezareti’ne, bilimsel açıdan da Askeri Tıp Mektebi’ne bağlıydı. 14 Kasım 1908’de Sivil Tıp Mektebi, Askeri Tıp Mektebi’nden tamamen ayrılarak Maarif nezaretine bağlanmış ve yeni kadrosu onaylanmıştır. 18 Kasım 1908’de Tıp Mektebi’nin adı “Tıp Fakültesi” olarak değiştirilmiştir. Atatürk’ün Üniversite Reformu Ulusal Kurtuluş savaşı Mustafa Kemal Paşa önderliğinde kazanılıp, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, artık sıra her alanda yapılması gerekli olan Reformlara gelmiştir. Harf İnkılabı’ndan sonra Atatürk, İstanbul Darülfünunda da bir reforma gidilmesini gerekli görmüştür. Darülfünunun yerine, Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ihtiyacı olan ilim adamlarını ve yöneticileri yetiştirecek bir Üniversite kurulması için çalışmalar başlatmıştır. Ülkenin, o dönemde tek üniversitesi olan İstanbul Üniversitesinin 1924’ten sonra tüzel kişiliğe ve bilimsel özerkliğe kavuşmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak bu kurumdaki “Yüksek Tedrisat Umum Müdürlüğü” nün denetimi altında idi. 1931 yılında Maarif Vekili Dr. Raşit Galip, Atatürk’ün arzu ettiği bu üniversite reformunu gerçekleştirmek için çalışmalara başlamıştır. Cenevre Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Albert Malche Türkiye’ye davet edilmiş, burada incelemeler ve çalışmalar yapmış, raporunu tamamlayarak 29 Mayıs 1932’de Türk Hükümeti’ne sunmuştur. Prof. Malche’nin tavsiyesi ile merkezi İsviçre’nin Zürich kentinde bulunan “Yabancı Ülkelerdeki Alman Bilim Adamlarının İhtiyaç Birliği” (Notgemeinschaft Deutscher Wissenschaftler im Ausland) ile irtibat kurulmuştur. Bu birliği temsilen Prof.Dr. Schwartz 1933 yılının Temmuz ayında Türkiye’ye gelmiş, yapılan toplantılar çok olumlu geçmiş ve Almanya’dan kaçmak zorunda kalan 30 Musevi bilim adamının İstanbul Üniversitesi’nde ders vermesi kararlaştırılmıştır. 1933 Ekim ayı içerisinde bu 30 alman profesör, asistanları ve aileleri, yaklaşık olarak 150 kişilik bir grup olarak, İstanbul’a gelmişlerdir. Atatürk’ün 31 Mayıs 1933 tarihinde arzularıyla yapılan bir yasa değişikliği ile Darülfünun kaldırıldı. Büyük Atatürk’ün gerçekleştirdiği “Üniversite Reformu” radikal bir hareket olup ülkemizde çağdaş eğitimin başlamısında önemli bir aşamadır. Eğitim kadroları değiştirilerek üniversite göreceli bir bağımsızlığa kavuşturuldu. Tıp Fakültesi Haydarpaşa semtinden taşınarak İstanbul yakasındaki Şişli Etfal, Cerrahpaşa, Haseki, Gureba ve Bakırköy Akıl Hastanelerinde ve Beyazıtta bulunan Osmanlı döneminde Harbiye Nezareti olan merkezlerde eğitim vermeye başladı (Günümüzdeki İstanbul Üniversitesi rektörlük binası). 1933 Kasım ayında ise İstanbul Üniversitesi öğretime resmi olarak başlamıştır. Üniversite Reformu Sonrası Onkoloji Enstitüsü’nün hizmet verdiği ana bina 1915 yılında Almanlar tarafından bir hastane kompleksinin parçası olarak inşa edilmiştir, ancak Birinci Dünya Savaşı süresince ve sonrasında bir süre tütün deposu olarak kullanılmıştır. 1934 yılında enstitünün bugünkü binalarının bulunduğu ilk kanser ve tanı tedavilerinin gerçekleştirildiği Radyoloji ve Biyofizik Enstitüsü Alman bilim adamı Prof. Dr. Friedrich Dessauer tarafından kurulmuştur ve yardımcılığına Doç. Dr. A. Tevfik Berkman ve Doç. Dr. Muhterem Gökmen, fizikçi olarak da Almanya’dan Dr. K. Lion ve sonradan da Dr. Reininger atanmıştır. İstanbul Tıp Fakültesi 1963’te radyodiyagnostik ve radyoterapiyi ayırma kararı almıştır ve önceki enstitü tıp fakültesinin Radyodiyagnostik ve Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalları olarak varlığını sürdürmüştür. Onkoloji Enstitüsü ise bu ünitelerin bulunduğu yerde, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı olarak, 1982 yılında kurulmuştur. İlk yöneticileri Prof. Dr. Bülent Berkarda ve Prof. Dr. Şeref İnceman’dır. 1986 yılında Enstitü Müdürlüğü’ne Prof. Dr. Nijad Bilge seçilmiş, bilim dalları, yataklı ve ayaktan tedavi hizmetleri, master ve doktora eğitimi başlatılmıştır. 1986’da Onkolojik Sitoloji Bilim Dalı, Temel Onkoloji Anabilim Dalı bünyesinde altında Tıbbi Radyobiyoloji ve Tıbbi Radyofizik Bilim Dalları kurulmuştur. Emin Aktar Vakfı tarafından gerçekleştirilen yeni bir restorasyonla yapı 5 Haziran 1987 tarihinde resmen hizmete açılmıştır. Türk Onkoloji Vakfı’nın destekleri ile yaptırılan 600 metrekare araştırma laboratuarı bölümü 1991 yılında hizmete katılmıştır. Klinik Onkoloji Anabilim Dalı kurulmuş ve bunun altında Radyasyon Onkolojisi Bilim Dalı’nın yanı sıra Medikal, Onkoloji, Pediatrik Onkoloji ve Cerrahi Onkoloji Bilim Dalları kurulmuştur. 1994 yılından itibaren bir yeniden yapılanma süreci başlatılmıştır. Bu dönemde 2.000 m2 yeni alan hizmete katılmıştır. Radyoterapi cihazları, hasta servisleri, kemoterapi uygulama salonları, kütüphane, toplantı odaları ve araştırma laboratuarları yenilenmiştir. 2003 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı İ.Ü. Onkoloji Enstitüsü Hastane İlköğretim Okulu kurulmuştur. Türkiye’de ilk defa Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Birimi bilimsel olarak araştırmalara başlamıştır. Tanı ve tedavideki son gelişmelere uyum sağlayabilmek ve eskiyen alt yapının yenilenmesi amacıyla 2005 yılında devletin ve hayırseverlerin işbirliği ile yeni bir atılım başlatılmıştır. Radyoterapi cihazları İstanbul Üniversitesi araştırma projesi kapsamında yenilerek bilgisayarlı planlama sistemi, bilgisayarlı tomografi simülatör ve çok yapraklı kalimatörlü lineer hızlandırıcı ve cihazlar arasındaki sürekli iletişimi sağlayan hastane otomasyon sistemi kurulmuştur. Bu sistem sayesinde tümörü hedefleyerek, çevre sağlam dokuları koruyan üç boyutlu (konformal) ve IMRT (intensity modulated radiotherapy) uygulama imkânı sağlanmıştır. Hasta hizmetindeki kaliteyi artırmak amacıyla kamu hizmetlerinin yürüdüğü alanlarda ayaktan ve yataklı tedavi ünitelerinde binanın eskiyen alt yapısının ve iç tefrişatının tamamen yenilenmesi, bahçe ve çevre düzenlemeleri yapılmıştır. kaynak |
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
Cevapla |
Konu Araçları | |
|
|