Forumları Okundu Yap |
![]() |
#1661 |
Yürekte sabır yok hayran kalmaya,
Rüzgara, çiçeğe, kara ve aya; Bu sihirli ülkeden, Aydınlık günden, Zevk almaya! Çünkü kalbim, o kadında kendini yitirdi. 0, çiçeğin, rüzgarın ta kendisi: 0, olmayınca vay! Ne kar kalır, ne ay! 0, uzaklarda ise günlük işime gitmeye, Hevesim kalmaz, Şiir yazsam, güzel olmaz! Tut, onu bırakma, sıkı olsun bu tutuş Tıpkı onun gibi, İyi şeyler için, Yan, tutuş! Emmy SIAU (Çin) |
|
![]() |
![]() |
#1662 |
Canım çok şey anlatmak istiyor
ama yorgunum, kızgınım... Beynim yorgun, bedenim yorgun... Bunca șeyi affeden kalbim bile artık yorgun... Heveslerim yorgun, iyimserliğim yorgun, Konuşarak anlaşmaya olan inancım bile yorgun... Sabahattin Ali |
|
![]() |
![]() |
#1663 |
14.11.24 Günün Şiiri seçilmiştir.Edebiyat bölümü adına teşekkür ederiz.
|
|
![]() |
![]() |
#1664 |
Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim. Kalmasa da şöhretimi duymayan, Kimliğimi tarif etmek zor benim… Bülbül benim lisanımla ötüştü. Bir gül için can evinden tutuştu. Yüreğine Toroslar’dan çığ düştü. Yangınımı söndürmedi kar benim… Niceler sultandı, kraldı, şahtı. Benimle değişti talihi bahtı, Yerle bir eylerim tac ile tahtı, Akıl almaz hünerlerim var benim… Kamil iken cahil ettim alimi, Vahşi iken yahşi ettim zalimi, Yavuz iken zebun ettim Selim’i, Her oyunu bozan gizli zor benim… Yeryüzünde ben ürettim veremi. Lokman Hekim bulamadı çaremi. Aslı için kül eyledim Kerem’i. İbrahim’in atıldığı kor benim… Sebep bazı Leyla, bazı Şirin’di. Hatrım için yüce dağlar delindi. Bilek gücüm Ferhat ile bilindi. Kuvvet benim, kudret benim, fer benim… İlahimle Mevlana’yı döndürdüm. Yunus’umla öfkeleri dindirdim. Günahımla çok ocaklar söndürdüm. Mevla’danım, hayır benim, şer benim… Kimsesizim hısmım da yok, hasmım da Görünmezim cismim de yok, resmim de Dil üzmezim, tek hece var ismimde Barınağım gönül denen yer benim Benim için yaratıldı Muhammed Benim için yağdırıldı o rahmet Evliyanın sözündeki muhabbet Embiyanın yüzündeki nur benim. Cemal SAFİ |
|
![]() |
![]() |
#1665 |
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır Gögsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır Sezai Karakoç |
|
![]() |
![]() |
#1666 | |
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
#1667 |
Nasıldı ilk gurbete çıkışın? Kıyısına ilk vardığın deniz? Koynuna ilk girdiğin kadın? Ağzına ilk sürdüğün kadeh? Nasıldı delice çalıştığın, Delice eğlendiğin geceler? Bir tutam yonca gibi tertemiz, O kıza aşık olduğun günler Nasıldı, diyorum, gülüyorsun..Yorgunum şimdi, yorgunum çok! Bir de sen cevap vermiyorsun. Kolundan tutmak istiyorum, fayda yok; Bırakıp beni gidiyorsun... Cahit Külebi |
|
![]() |
![]() |
#1668 | |
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
#1669 |
Fakir bir şairim amma
Yüreğim zengin, ah canım Gönül ferman dinlemiyor Serde gençlik var sultanım Yağmur üstüme üstüme Varsın yağsın küçük hanım Ben yağmurdan, yaştan değil Aşkından sırılsıklamım Bu gönül sevda pınarı suyu sebildir ah canım Her geçen bir yudum aldı sen hepsini iç sultanım... Erdoğan Alkan. |
|
![]() |
![]() |
#1670 |
KUZGUN
Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan, Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden, Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan; “Bir ziyaretçidir” dedim, “oda kapısını çalan, Başka kim gelir bu zaman?” Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi, Örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman, Işısın istedim şafak çaresini arayarak Bana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenor’dan, Meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenor’dan, Adı artık anılmayan. İpekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin Korkulara saldı beni, daha önce duyulmıyan; Yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim: “Bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan, Gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan; Başka kim olur bu zaman?” Kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden “Özür diliyorum” dedim, “kimseniz, Bay ya da Bayan; Dalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki, Öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan.” Yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan Kapıyı açtığım zaman. Gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmağa, Şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan; Sessizlik durgundu ama, kıpırtı yoktu havada, Fısıltıyla bir kelime, “Lenor” geldi uzaklardan, Sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan; Yalnız bu sözdü duyulan. Duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden, İçimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman. İrkilip dedim: “Muhakkak pancurda bir şey olacak; Gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran; Yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran; Başkası değil rüzgârdan…” Çırpınarak girdi birden o eski kutsal günlerden Bugüne kalmış bir Kuzgun pancuru açtığım zaman. Bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle Süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan, Kondu Pallas’ın büstüne hızla geçerek yanımdan, Kaldı orda oynamadan. Gururlu, sert havasına kara kuşun alışınca Hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan; “Gerçi yolunmuş sorgucun” dedim, “ama korkmuyorsun Gelmekten, kocamış Kuzgun, Gecelerin kıyısından; Söyle, nasıl çağırırlar seni Ölüm kıyısından?” Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.” Sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama Hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan, İlgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki Kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan, Böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan; Adı “Hiçbir zaman” olan. Durgun büstte otururken içini dökmüştü birden O kelimeleri değil, abanoz kanadlı hayvan. Sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı, Sustu, sonra ben konuştum: “Dostlarım kaçtı yanımdan Umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan.” Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.” Birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte “Anlaşılıyor ki” dedim, “bu sözler aklında kalan; İnsaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin Sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan. Umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan: Hiç - ama hiç - hiçbir zaman.” Çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün; Bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan, Sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere, Sonra Kuzgun’u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan Ne demek istediğini böyle kulağımda kalan. Çatlak çatlak: “Hiçbir zaman.” Oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile Ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan Durup o Kuzgun’a baktım, mindere gömüldü başım, Kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran, Elleri Lenor’un artık mor mindere, ışık vuran, Değmiyecek hiçbir zaman! Sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla Melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan. “Aptal,” dedim, “dön hayata; Tanrın sana acımış da Meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan; İç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan.” Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.” “Geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa? Ey kutsal yaratık” dedim, “uğursuz kuş ya da şeytan! Bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin, Korkuların hortladığı evimde, n’olur anlatsan Acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan…” Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.” “Şu yukarda dönen gökle Tanrı’yı seversen söyle; Ey kutsal yaratık” dedim, “uğursuz kuş ya da şeytan! Azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi Buluşacak o Lenor’la, adı meleklerce konan, O sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan?” Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.” Kalkıp haykırdım: “Getirsin ayrılışı bu sözlerin! Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan! Hâtıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın! Dağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan! Yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan!” Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.” Oda kapımın üstünde, Pallas’ın solgun büstünde Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan; Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan, O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan Kalkmayacak – hiçbir zaman! Edgar Allan Poe ( 1809 - 1849 ) |
|
![]() |
![]() |
#1671 | |
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
#1672 | |
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
#1673 |
Bırakıp da giderken beni umarsız
Zannettin ki ardından ağlayacağım Sana kalbim çarpmıyor artık duyarsız Yepyeni nehirlerde çağlayacağım Anılarla günümü kararttım sanma Yüreğimin gülünü sararttım sanma Bende yoksun diyorsam abarttım sanma Kanayan yaram varsa dağlayacağım Yeniden büyüyorum kendi içimde Dönüştüm şekil aldım başka biçimde Doğruyu buldum artık yeni seçimde Geçmişi kör düğümle bağlayacağım Yaşamak direnmekse güçlüğe eğer Yaptığım yapacağım her çaba değer Hadi yan sönme gönül külünde göğer Anka olup uçmanı sağlayacağım SAADET YILDIRIM |
|
![]() |
![]() |
#1674 | |
Alıntı:
25.11.24 Günün Şiiri seçilmiştir.Edebiyat bölümü adına teşekkür ederiz. |
||
![]() |
![]() |
#1675 |
Adam fısıldadı: ‘’Tanrım konuş benimle’’.
Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta. Ama adam duymadı. Sonra adam bağırdı: ‘’Tanrım konuş benimle’’. Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı. Ama adam dinlemedi onu. Adam etrafına bakındı ve, ‘’Tanrım seni görmeme izin ver’’ dedi. Ve bir yıldız parladı gökyüzünde. Ama adam farkına varmadı. Ve yüksek sesle haykırdı: ‘’Tanrım bana bir mucize göster’’. Ve bir bebek doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi. Sonra çaresizlik içinde sızlandı: ‘’dokun bana tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla, ne olur!’’ Bir kelebek kondu adamın omzuna. Ve adam kelebeği, elinin tersiyle uzaklaştırdı... Halil Cibran |
|
![]() |
![]() |
#1676 |
"Akılla bir konuşmam oldu dün gece;
Sana soracaklarım var, dedim; Sen ki her bilginin temelisin, Bana yol göstermelisin. Yaşamaktan bezdim, ne yapsam? Bir kaç yıl daha katlan, dedi. Nedir; dedim bu yaşamak? Bir düş dedi; birkaç görüntü. Evi barkı olmak nedir? dedim; Biraz keyfetmek için Yıllar yılı dert çekmek, dedi. Bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim; Kurt, köpek, çakal makal, dedi. Ne dersin bu adamlara, dedim; Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi. Benim bu deli gönlüm, dedim; Ne zaman akıllanacak? Biraz daha kulağı burkulunca, dedi. Hayyam'ın bu sözlerine ne dersin, dedim; Dizmiş alt alta sözleri, Hoşbeş etmiş derim, dedi. Nişaburlu HAYYAM |
|
![]() |
![]() |
#1677 |
Sarmış deniz kızları gibi dalgalar bizi,
Uzun saçları gümüş, şeffaf tenleri fosfor. Yumuşak başlarıyla sarsarak teknemizi, Yolcu, gittiğin sahil nerde diye bağırıyor. Ne bir kıyıdan eser, ne bir ışıktan eser, Sulardan daha derin, yolun karanlıkları. Dalgalar, yürüyünüz, arayalım beraber, Başımızı dövecek yalçın kayalıkları! .. -Necip Fazıl Kısakürek |
|
![]() |
![]() |
#1678 | |
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
#1679 | |
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
#1680 |
|
|
![]() |
Cevapla |
Konu Araçları | |
|
|