Forumları Okundu Yap |
03-08-16, 14:46 | #1 |
Bulgaristan'daki Türkler, Oğuzların ve Kumanların soyundan gelmektedirler. Oğuz Türkleri, Anadolu üzerinden ve çoklukla Osmanlı devrinde o bölgeye geçen Türklerdir . Jivkov rejiminin çöküşünden sonra yeni kurulan Bulgaristan hükûmeti 29 Aralık 1989'da Bulgaristan'daki Türklerin Türkçe adlarını alma özgürlüğünü, ibadeti yapma özgürlüğünü ve Türkçe konuşma hakkını tanımıştır. Nisan 2012 de Bulgaristan Parlamentosu 1987-1989 yıllarında Bulgaristan'da yapılmış olan Türk Asimilasyonunu kınadı. Bulgaristan'daki Türklerin tamamına yakını Müslümandır, bunlar aynı Anadolu'da olduğu gibi Alevi ve Sünni olarak ayrılırlar. Sünniler tarikat tutmazlar, Aleviler ise çok sayıda ocak ve tarikata dağılmışlardır. Türk nüfus içinde Alevilerin oranı gayri resmi rakamlara göre %18-20 arası, resmi rakamlara göre %13'tür. Alevilerin bu tarikat ya da onların deyimiyle sürekleri; Bektaşilik, Kızılbaşlık ve Bedreddiniliktir. Bektaşiler; Kızıldeli Sultan(Kırcaali-Gümülcine), Elmalı Baba(Kırcaali), Ali Koç Baba, Otman Baba ve Akyazılı Sultan ve Demir Baba(Deliorman) ocaklarına bağlıdırlar. Aleviler içerisinde "Alevi" terimi yaygın değildir. Kızılbaşlar, Bektaşiler ve Bektaşiliğin bazı kolları vardır, ama tüm bu gruplar Anadoluda olduğu gibi Alevi çatısı altında birleşmiş değillerdir. 4 Aralık 1992'de yapılan nüfus sayımında ilk defa Aleviler ayrı bir grup olarak sayılmış ve 83.537 kişi kendini Alevi olarak tanıtmıştır.Alevi teriminin yaygınlık oranı ve bazı Alevilerin kimliğini gizleme eğiliminde olduğu göz önünde bulundurulduğunda gerçek sayının biraz daha fazla olabileceği bir gerçektir. Özellikle Razgrad, Rusçuk, Silistre ve Sliven illerinde Alevi nüfus yoğundur. Bulgaristan'da, başta Haskovo, Filibe, Kırcaali, Sofya, Razgrad, Şumnu, Eski Cuma, Silistre, Dobriç, Burgaz ve Rusçuk şehirleri olmak üzere birçok yerleşim bölgesinde Türkler yaşamaktadırlar. Bulgaristan demografik durumu itibarıyla en son 2001'de yapılan etnik sayım üzerinden bugüne 10 yıl geçmiş bulunmaktadır. Bu geçen süre içerisinde Bulgaristan nüfusu genel olarak düşmüş, Avrupa Birliğine girilmesi sebebiyle ülkede yaşayan Bulgar, Türk, Pomak, Roman gibi toplumların Avrupa'ya göçü olmuştur, ayrıca ülkeye 1989 sürgünüyle Türkiye'ye gitmek zorunda kalan Türklerin Bulgaristan vatandaşlık haklarını almalarıyla gelen Türk göçü nüfus düşüşünü bir ölçüde frenlemiştir. Ülkedeki etnik Bulgar nüfus yaşlanmış olmakta ve nüfus artışı % -0.5 % - 0 arasında seyretmekte, Türk nüfusu ise gelen göç ve nüfus artışıyla yükselmektedir oransal olarak % 0.5 - % 1. Ayrıca ülkede yaşayan Roman azınlığın nüfus artış hızı Bulgar ve Türk nüfusundan daha yüksek olduğu bilinmektedir. Özellikle 1989 Göçü sonrası ülkedeki nüfus büyük oranda azalmıştır. Bu göç, II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'da yaşanan en büyük göç olarak tarihe geçmiştir İller hakkında bilgi edinmek için linklere tıklayarak ilgili mesaja yönledirileceksiniz . Parantez içine yazılanlar Türkçeleri , Parantez içine yazılmayanlar ise Türkçe ile aynı olanlar . Bulgaristan'ın İlleri
Forumdaki Bulgaristan Göçmenleri Listesi 1989 göçü Bulgaristan Göçmeni Olanların Bileceği 12 Şey Tarih Osmanlı döneminde Bulgaristan Coğrafya Ekonomi Din ve Etnik Yapı Kültür <><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><> Ludogorets Razgrad Fan Club Mesajı son düzenleyen Rogue ( 04-08-16 - 00:32 ) |
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 14:57 | #2 |
Mesajı son düzenleyen Rogue ( 24-09-24 - 17:09 ) |
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 14:57 | #3 |
Bulgaristan'da Türk azınlıklar başta olmak üzere özellikle Müslüman halklara karşı olan baskılar ve ırkçı faaliyetler 1900'lü yılların başından beri sürmüştür; ancak 1951 yılında Bulgaristan Komünist Partisi'nin iktidara gelmesi ile baskılar hayli artmıştır. 1956 yılında dönemin iktidarı tarafından çıkarılan "Tek Millet Kararı (Edinna Natsiya)"na dayanan ırkçı faaliyetlerde, Türk azınlığın Bulgar halkı ile entegrasyon sorunu olduğu ve bu entegrasyonun sağlanması amacıyla azınlıkların Bulgar isimlerini benimsemesi, Bulgar örf ve adetleri ile yaşaması hedeflenmiştir. Bu kapsamda, belirli dönemlerde yaşanan göçler ile Türk azınlık nüfusu büyük oranda azaltılmış, kalan nüfus ise baskılar kapsamında asimile edilmeye çalışılmıştır
Artan baskılar ise 1984 yılında büyük hız kazandı. Bu yıllarda Türk azınlıkların yoğun olarak yaşadıkları köylere ani baskınlar düzenlendi. Bu baskınlarda, Türk azınlıkların isimleri zorla değiştirilmeye çalışıldı. Bunun yanında anadilde konuşmanın yasaklanması başta olmak üzere, ibadethanelerin kapatılması, cenaze veya sünnet gibi dini vecibelerin yerine getirilmesi konularda getirilen kısıtlamar ile birçok insan hakları ihlali yaşandı. Türk azınlıklar bu baskılara karşı direndi ancak birçok Türk köyünde işkenceler ile vatandaşlara Bulgarca isimler zorla verildi Baskıların ve insan hakları ihlallerinin artmasıyla birlikte, Türk azınlıkların direniş hareketleri de hızlanmaya başladı. Bu direniş hareketlerinden en çok ses getireni, 24 Aralık 1984 yılında Kırcaali ilinin Eğridere ilçesinin Sütkesiği kazasında yaşandı. Civar köylerden katılan binlerce insan, yaşanan bu insan hakları ihlalerine karşı büyük bir yürüyüş ve eylem düzenledi. Türk azınlıkların barışçıl eylemlerine karşın asker ve polisin aldığı tavır neticesinde, onlarca Türk yaralandı. Bu olayın, ertesi günlerde basına yansıması ile Bulgaristan'ın çeşitli bölgelerinde eylemler artmaya başladı. Yine aynı yılın Aralık ayında Kırcaali'nin Killi ve Mestanlı ilçelerinde eylemler düzenlendi. Killi ilçesindeki olaylarda henüz 18 aylık Türkan bebek hayatını kaybetti .Daha sonra eylemler Bulgaristan'ın diğer illerine sıçradı ve bu eylemlerde Türk azınlıklar sesini duyurmaya çalıştı . Büyüyen olaylar karşısında çaresiz kalan dönemin iktidarı, 27 Aralık 1984 tarihinde, olaylarda başı çeken gençleri ve aydınları gözaltına aldı. Bu gözaltılarda çok sayıda Türk, Belene Kampı'na götürüldü. Belene Kampı'nda hapis yatan aydınlar, çeşitli işkencelere maruz kaldılar. Asimilasyon kampanyası kapsamında, Türkçe isimlerinden vazgeçmeleri ve kendilerine isnat edilen sözde suçları kabul etmeleri üzerine baskı gördüler.Olayların Bulgaristan'ın dışına taşarak Avrupa kamuoyuna yansıması sonucu, Belene Kampı 1987 yılında kapatıldı. Aydınlar Bulgaristan'ın çeşitili bölgelerine sürgüne gönderildi. 1989 yılına kadar süren baskılar sonucu dönemin iktidarı, Belene Kampı'nda mahkum olan Türk azınlıkları sınır dışı edeceğini bildirdi. Bu olay sonrası dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Turgut Özal'ın devreye girmesiyle Türkiye Cumhuriyeti sınır kapıları Türk soydaşlara açıldı. 1989 yılında yaşanan bu göç olayı, II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'da gerçekleşen en büyük göç olayı olarak tarihe geçti Göç olayları sonrası ülkeyi terkeden Türk azınlıkların büyük çoğunluğu Türkiye başta olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerine yerleştiler; ancak yaşanan olayları unutmadılar. Her yıl 24 Aralık günü Kırcaali ilinin Eğridere ilçesinin Sütkesiği kazasında gerçekleştirilen anma etkinlikleri bunlardan yalnızca biridir. |
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 14:57 | #4 |
1. İnsanlar nereli olduğunu sorduğunda gururla Bulgaristan göçmeni olduğunu söylemek
2. Baniçka, poniçki, morena, lutenitsa kelimelerine yabancı olmamak 3. Düğünlerde göçmen havalarında kendini kaybetmek... Payduşka, pirinka, aligali gibi eğlenceli oyunlar oynamak 4. Azis! 5. ''Bulgar mısın?'' sorusunu duydukça insanlara etnik köken ve memleket arasındaki farkı açıklamak hatta bıkıp bir süre sonra bu soruyu duymazdan gelmek 6. Türkiye'de boza içtikten sonra bozayla boza arasında fark olduğunu anlamak ve Türkiye'de bozanın ne kadar az bulunduğunu düşünmek 7. Yolları her ne kadar bozuk olsa da doğa güzellikleriyle karşılaşınca bunu unutmak 8. Nuray, Reyhan, Ferhan isimlerinin iki ülkede farklı cinsiyetler için kullanılmasına tanık olmak 9. Çift vatandaş olmanın getirdiği haklardan sonuna kadar faydalanmaya çalışmak... Lichna Karta alıp Avrupa vatandaşlığını ilan etmek 10. Kızlara laf atmak gibi bir eylemin size çok mantıksızca gelmesi 11. Ailelerin kız çocuklarına özgür rahat bir yaşam ve eğitim olanağını sonuna kadar sunması 12. Tüm insanlarla iyi anlaşmak ama özellikle Trakyalı insanlara sempati duymak... onedio |
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 15:09 | #5 |
Bulgaristan'ın ilk sakinleri Hint-Avrupa kökenli bir kavim olan Traklardır. Milatla birlikte ülke önce Roma İmparatorluğu, sonraysa Bizans İmparatorluğu egemenliğine girer. Bizans İmparatorluğu yıkılıncaya değin Bizans ile savaşıp hâkimiyet alanlarını genişleten Bulgarlar, 1018-1186 yılları arasında yeniden Bizans İmparatorluğu'nun egemenliğine girmiştir. 14. yüzyılda Türklerin Rumeli'ye çıkmasından sonra bağımsızlıklarını yitirerek Osmanlı Devleti'nin egemenliğine girmişlerdir. Osmanlı Devleti'nin gerilemeye başlaması ve Çarlık Rusyası'nın da desteğiyle, Balkanların tümünde olduğu gibi Bulgaristan'da da ulusal kurtuluş hareketi alevlenmiş, 93 Harbi'nden yenilgiyle çıkan Osmanlı Devleti, Bulgaristan'ı 1878 yılında içişlerinde bağımsız prenslik olarak, 1908 senesinde ise tam bağımsız çarlık olarak tanımıştır. I. Dünya Savaşı'nda Osmanlılarla aynı cephede savaşa katılan Bulgaristan, II. Dünya Savaşı'na da Almanya saflarında katılarak her iki savaştan da yenilgiyle çıkmıştır. II. Dünya Savaşı'nın ardından Balkanlar'da ilerleyen Sovyet ordusunun da yardımıyla Georgi Dimitrov önderliğinde sosyalist rejime geçen ülke, soğuk savaş yıllarında Varşova Paktı'nın üyesi olarak kalmıştır. Doğu Bloku'nun çözülmesiyle 1990 yılında sosyalist rejimin yıkıldığı Bulgaristan, komşusu Türkiye ile olan ilişkilerini oldukça olumlu bir temele oturtmuştur. Ülke 1 Ocak 2007 tarihinde Avrupa Birliği'ne katılmıştır. Ön Bulgarlar Bulgaristan'ın ilk sakinleri Traklardır. Milatla birlikte ülke önce Roma İmparatorluğu, sonraysa Bizans İmparatorluğu egemenliğine girer. MS 6. yüzyılda 681 yılında Han Asparuh tarafından balkan dağlarının kuzeyinde kurulmuştur Slavlar ile birlikte Türk kökenli bir kavim olan On Ogurlar bu alana yerleşir.Aristokratik tabakayı oluşturan Bulgarları bir süre sonra Slavlaşarak dillerini, 10. yüzyıldan itibaren de Ortodoksluğu kabul edip dinlerini bırakarak asimile olmuşlardır. Bulgar Krallığı Bizans İmparatorluğu yıkılıncaya değin Bizans ile savaşıp hakimiyet alanlarını genişleten Bulgarlar, bir ara 1018-1186 yılları arasında yeniden Bizans İmparatorluğu'nun egemenliğine girmiştir. 14. yüzyılda Türklerin Rumeli'ye çıkmasından sonra bağımsızlıklarını yitirerek Osmanlı Devleti'nin egemenliğine girmişlerdir. 20. yüzyılda Bulgaristan I. Dünya Savaşı'nda Osmanlılarla aynı cephede savaşa katılan Bulgaristan, II. Dünya Savaşı'na da Almanya saflarında katılarak her iki savaştan da yenilgiyle çıkmıştır. II. Dünya Savaşı'nın ardından Balkanlar'da ilerleyen Sovyet ordusunun da yardımıyla Georgi Dimitrov önderliğinde sosyalist rejime geçen ülke, soğuk savaş yıllarında Varşova Paktı'nın üyesi olarak kalmış, geçen yüzyılın 80'li yıllarından itibaren ise topraklarındaki Türk azınlığa uyguladığı zorla bulgarlaştırma politikalarıyla dünyanın tepkisini çekmiş ve bunun faturasını 1989'da bulgar ekonomisine ağır bir darbe vuran Bulgaristan'dan Türkiye'ye yarım milyona yakın insanın göçüyle ödemiştir. Doğu Bloku'nun çözülmesiyle 1990 yılında sosyalist rejimin yıkıldığı Bulgaristan, Türk azınlığa yönelik asimilasyon politikalarını da terk ederek komşusu Türkiye ile olan ilişkilerini oldukça olumlu bir temele oturtmuştur. Ülke 2007 yılında Avrupa Birliği'ne katılmıştır.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 15:14 | #6 |
14. yy'ın ortalarına doğru Meriç Vadisi'ne akınlar düzenleyen Osmanlılar 1362'de Plovdiv'i, 1382'de Sofya'yı ele geçirdiler. Bulgaristan'ın son çarı olan İvan Şişman 1371'de Osmanlı sultanı I. Murad'ın vasalı olduğunu açıklamak zorunda kaldı. 1389'da, Sırp, Bosna ve Hırvat güçlerinin Kosova Savaşı'nda bozguna uğramaları bütün Balkan Yarımadası'nın kaderini değiştirdi. Bu çarpışmadan sonra Osmanlılar İvan Şişman'ın üzerine yöneldiler ve başkent Tırnova'yı üç ay süren bir kuşatmadan sonra 1393'te ele geçirdiler. 1396'da Vidin de Osmanlıların eline geçince Bulgar bağımsızlığının son kalıntısı da ortadan kalkmış oldu. Osmanlı egemenliği 1396'dan 1878'e kadar süren beş yüzyıllık Osmanlı egemenliği Bulgaristan'ı büyük ölçüde değiştirdi. Pek çok soylu İslam dininin kabul ederken halkın bir bölümü Tuna'nın kuzeyine kaçtı. Osmanlılardan kaçan halk dağlık yörelerde yeni yerleşim birimleri kurdu. Balkanlar'ın güneyindeki ve kuzeyindeki ovalarda Türk kolonileri kuruldu. Eskiden Bulgar çarlarının yönetiminde olan bütün topraklar Rumeli Beylerbeyliği'ne bağlandı. Bulgar toprakları eyaletlere, bunlar da sancaklara bölündü. Boyarlarınınkinin yerine yeni bir feodal sistem yerleştirildi. Tımarlar Osmanlı komutanlar ve Osmanlılarla işbirliği yapan Bulgar soylularına dağıtıldı. Hıristiyan halk imparatorluk hazinesine, başta cizye olmak üzere bir dizi vergi ödemek zorundaydı. Ayrıca tarımsal ürününün onda biri vergi olarak öşür adı altında feodal bey tarafından toplanıyordu. 10-18 yaşlarındaki erkek çocukların bir bölümü devşirilerek İstanbul'a götürülüyor ve kapıkulu olarak yetiştiriliyordu. Bulgar köylüsünün durumunun Osmanlı yönetimi altında kötüleştiği söylenemez. Her şeyden önce, Hıristiyanlara askerlik zorunluluğu yoktu. Dinleri ve dilleri konusunda sistemli bir baskı ya da yok etme çabası görülmüyordu. Belirli sınırlar içinde eski yerel yönetimlerini korumalarına ve kilisenin miras ile aile ilişkilerine ilişkin yargı yetkisini sürdürmesine izin veriliyordu. Ayrıca, başta tüccarlar ve madenciler olmak üzere toplumun belli kesimleri bazı ayrıcalıklardan yararlanıyordu. Osmanlıların güçlü olduğu dönemde ticaret gelişti, iyi yollar inşa edildi. 17. yüzyılın sonuna değin yalnızca bir ciddi ayaklanma girişimi görüldü. 1683'teki başarısız II. Viyana Kuşatması'ndan sonra Osmanlıların gücü zayıfladıkça Balkanlar'da anarşi yayıldı.18. yüzyılın sonlarına doğru da Osmanlı yönetimine meydan okuyan asker kaçaklarının, haydutların ve Kırcalıların baskıları durumu daha da kötüleştirdi. 1794'te Vidin'de Pazvandoğlu Osman (1758-1807) adlı bir feodal bey bağımsızlığını ilan etti. Bulgar Ulusal Uyanışı Rusya'nın, Balkanlardaki Ortodoks Hıristiyanların koruyucusu olduğu iddiası 1774'te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması'nda resmen yer aldı. 18. yüzyılın sonlarında, Bulgarlar dini bakımdan Rum Ortodoks Patrikhanesi'ne, siyasi olarak Türklere tabi idiler. Rum Kilisesi, Bulgarları Rumlaştırmaya çalışırken, varlıklı ve eğitimli Bulgarlar, kendilerini Rum sayıyorlardı. 19. yüzyılın başlarında Avrupa'da bir Bulgar halkının varlığı pek bilinmiyordu çünkü coğrafi konumları dolayısıyla Hıristiyanlıktan soyutlanmış biçimde yaşıyorlardı. Bulgaristan'daki ulusal hareket Bulgar azizleri ve çarları üzerine bir kitap (1762) yazan keşiş Paisiy ve piskopos Sofroniy tarafından başlatıldı. 1824'ten sonra çağdaş Bulgar diliyle yazılmış bazı yapıtlar ortaya çıktı. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonraki yıllarda Rus Pan-Slavistler ile Bulgarlar arasındaki ilişkiler gelişmeye başladı.1835'te Gabrovo'da ilk Bulgar okulu açıldı. On yıl içinde 50 kadar Bulgar okulu ve beş Bulgar basımevi etkinlik göstermeye başladı. Bu kültürel gelişme Yunan din adamlarının etki ve otoritesine karşı bir hareketin doğmasını sağladı. 1828'den sonra zaman zaman askeri ayaklanmalar görüldü. Bu ayaklanmaların önderleri arasında Georgi Mamarçev, Georgi Rakovski, Panayot Hitov, Hacı Dimitr ve Stefan Karaca bulunuyordu. Kırk yıl boyunca Bulgar milliyetçiliğinin öncüleri Yunan etkisinden bağımsız, özerk bir kiliseye sahip olmak için mücadele verdiler. 28 Şubat 1870'te Osmanlı sultanı Abdülaziz bir ferman yayımlayarak Bulgaristan piskoposluğunun, aralarında Niş, Pirot ve Veles de bulunan 15 bölge üzerinde yetki sahibi olduğunu açıkladı. İlk piskopos Şubat 1872'de seçildi. 1860'lardan sonra Romanya'daki gizli Bulgar örgütleri ülkenin bağımsızlığını kazanmasını sağlayacak genel bir ayaklanma başlatmak için hazırlıklara giriştiler. Bu örgütlerin önderleri arasında Vasil Levski, Hristo Botev ve Lyuben Karavelov bulunuyordu. Bunlardan Levski yakalandı ve öldürüldü. Ayaklanma Mayıs 1876'da, hazırlıklar henüz tamamlanmamışken başladı. Filibe sancağı dışında pek yayılmayan ayaklanma şiddetli bir biçimde bastırıldı. Büyük devletler bu duruma seyirci kaldılar ama Sırbistan bir ay sonra, Rusya ise Nisan 1877'de Osmanlılara savaş ilan etti (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı). Çatalca'ya kadar ilerleyen Rusya Bulgarların hemen hemen bütün isteklerini karşılayan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması'nı Osmanlılara zorla kabul ettirdi. Pirot, Üsküp, Ohri, Dibar (Debre), Kastoria (Kesriye) ve Vranje'yi (Vranya) içine alan ve Balkan Yarımadasının beşte üçünü kapsayan yaklaşık 4 milyon nüfuslu bir Bulgar Prensliği kuruldu.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 15:21 | #7 |
Balkan Dağları (Stara Planina) Bulgaristan'ı kuzeyde Tuna platosu, güneyde ise Trakya platosu olarak kabaca iki coğrafi bölgeye ayırır. Oldukça dağlık bir coğrafyaya sahip olan güney Bulgaristan'da Rodop ve Rila sıradağları yer alır. Ülkenin ve Balkanların en yüksek zirvesi olan 2925 metre rakımlı Musala Dağı da burada bulunmaktadır. Ülkenin en önemli ırmağı olan Tuna Nehri, aynı zamanda Romanya-Bulgaristan sınırını oluşturur. Bulgaristan sınırları içerisinde doğup, Yunanistan-Türkiye sınırını oluşturarak Ege Denizi'ne dökülen Meriç (Maritsa) Bulgaristan'ın en önemli nehirleridir. Yüzey Şekilleri Bulgaristan yüzey şekilleri bakımından başlıca üç bölgeye ayrılır: En kuzeydeki Tuna Ovası, güneydeki Rila ve Rodop dağlık yöresi ve iki bölge arasında uzanan Balkan Dağları. Ülkenin yaklaşık üçte birini kaplayan Tuna Ovası verimli bir düzlüktür. Bu düzlüğün üçte ikisinin yüksekliği 210 m'nin altındadır ve ovanın hiçbir yerinde yükseklik 600 m'yi aşmaz. Tuna Ovasının güneyinde yer alan Balkan Dağlarının ortalama yüksekliği 720 m'dir; dağların en yüksek noktası Botev Doruğudur (2.376 m). Sredna, Vitoşa ve Lisa dağları ile Yukarı Trakya ve Tunca düzlükleri bu bölgededir. Ülkenin en yüksek dorukları güneydeki dağlık bölgede bulunur. Rodop Dağlarının en yüksek noktası Golyam Perelik'tir (2.191 m). Rila Dağları üzerindeki Musala (2.925 m) ise hem Bulgaristan'ın, hem de bütün Balkan Yarımadası'nın en yüksek noktasıdır. Vihren Doruğunda 2.914 m'ye ulaşan Pirin Dağları ile Belaritsalar olarak bilinen sıradağlar da bu bölgededir. Bulgaristan'daki en önemli akarsu ülkenin kuzey sınırının büyük bölümünü çizen Tuna Nehridir. Öteki akarsular oldukça küçüktür. Bunlar arasında Rila ve Rodop dağlarının kuzeyindeki ovaları sulayan Meriç Nehri, Sofya Havzasının sularını toplayan İskır (Iskor) Nehri, Bulgaristan'ın batı sınırına koşut bir vadiden güneye Ege Denizine doğru akan Struma Nehri, Orta Rodop'taki Arda Nehri, Balkan Dağlarının güney yamacı boyunca doğuya akan Tunca Nehri ve kuzeye doğru Tuna'ya akan Yantra Nehri sayılabilir. Bu ırmaklardan kuzeydekiler ilkbaharda, güneydekilerse kışın maksimum debiye ulaşırlar. Bulgaristan'da çok sayıda göl vardır. Beş yüz dolayındaki yeraltı su kaynağının yarısı ılık ya da sıcaktır; Sapareva Banya'dakinde su sıcaklığı 101°C'ye ulaşır. İklim Bulgaristan'ın büyük bölümünde karasal iklim görülür; Ege Denizinin etkisi altındaki güney bölgelerinde daha yumuşak bir iklim hüküm sürer. Yıllık sıcaklık ortalaması 10,5°C'dir, ama sıcaklık -38°C'ye kadar düşebildiği gibi 45°C'ye kadar da çıkabilmektedir. Kuzeydoğu bölgelerinde 450 mm, yüksek dağlarda ise 1.200 mm olan yıllık ortalama yağış miktarı ülkenin öteki yörelerinde 520-680 mm arasında değişir. Bulgaristan kabaca beş iklim bölgesine ayrılabilir: Ülkenin kuzey ve kuzeybatısında ılıman bir kara iklimi görülür. Bu bölgede, Avrupa'nın içlerinden ve kuzeydoğusundan gelen soğuk kış rüzgarları Tuna Ovasını etkisi altına alır. Batı, güneybatı ve orta bölgelerde iklim daha yumuşaktır. Karadeniz kıyısında 40 km genişliğinde bir kuşakta kışlar ılık, yazlar da serin geçer. Mesta ile Struma vadilerinde ve güneydoğu bölgesinde yazlar sık sık kurak geçer. 900 m'nin üzerindeki bölgelerde ise sert dağ iklimi görülür.
Bitki Örtüsü ve Hayvan Varlığı Bulgaristan'da çok sayıda bitki ve hayvan türü görülür. Bunun nedeni ülkenin, Avrasya'nın büyük biyolojik ve coğrafi bölgelerinden birkaçının birleştiği bir yerde bulunmasıdır. Ayrıca bölgedeki hayvan varlığı Buzul Çağı sırasında kuzeyden göç eden hayvan türleriyle zenginleşmiştir. Bulgaristan'ın bitki örtüsü ve hayvan varlığının büyük bölümü, Kuzey Kutup Bölgesi etkileriyle Alp etkilerini birleştiren bir tiple karışmış Orta Avrupa özelliklerini taşır. Bozkır türlerine daha çok kuzeydoğu ve güneydoğu bölgelerinde rastlanır. Güneyde ise Ege yöresine özgü türler görülür. Bulgaristan'ın doğusunda, Karadeniz kıyı şeridindeki hayvanlar bozkır özellikleri sergiler. Karadeniz sularında da, Hazar Denizine özgü örneklerle karışmış Ege deniz hayvanları görülür. |
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 15:23 | #8 |
1990'a değin devlet yönetiminde sosyalist ekonominin hâkim olduğu ülke, Doğu Bloğu' nun çözülmesi sonucu Sovyet pazarını kaybetmesi ve kapitalist ekonomiye eklemlenme sorunları nedeniyle 90'lı yıllar boyunca milli gelirin % 70'e yakın küçüldüğü çok ağır bir ekonomik bunalım yaşamıştır. Bulgar ekonomisi, 90'lı yılların sonundan itibaren toparlanma sürecinde ve Avrupa ülkeler arası en hızlı büyüyen ekonomileri arasında yer alır. Ekonomi ile ilgili bazı istatistik veriler şöyledir: Milli gelir (2001): $16,5 milyar, kişi başına düşen milli gelir: $3.500, devlet borçları: $10 milyar, devlet gelirleri (2000): $6,4 milyar, devlet giderleri (2000): $4,4 milyar, enflasyon (2001): % 3, ekonominin sektörlere göre dağılımı (2001): hizmet: % 57, endüstri: % 29, tarım: % 14. Çöken eski sistemin yerine, yeni sistemin yerleşmesinin sancılarını yaşayan Bulgaristan, Polonya ve Rusya gibi şok ekonomik paketler uygulamadı. Daha muhafazakâr bir ekonomik reform paketleri uyguladı. 2004 itibari ile NATO üyesi olan Bulgaristan 1 Ocak 2007'de de AB'nin tam üyesi olmuştur.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 15:26 | #9 |
Din Bulgaristan ulusunun büyük bir oranı OrtodoksHıristiyan'dır. 1 Mart 2001 tarihindeki kişi sayımında Ortodoks: 6.552.751, Katolik: 43.811, Protestan: 42.308, Müslüman: 966.978, Diğerler: 14.937 olarak kaydedilmiştir. 4 Aralık 1992'de yapılan kişi sayımında ilk kez Alevîler ayrı bir öbek olarak sayılmış ve 83.537 kişi kendini Alevî olarak tanıtmıştır. Etnik Yapı 2011 genel nüfus sayımına göre Bulgaristan'ın nüfusu 7,364,570'dir. Nüfusun etnik dağılımı ise şu şekildedir: Bulgarlar: 6.655.210 (%83,9), Türkler: 747 000 (%9,4), Romanlar: 370.908 (%4,7), Ruslar: 15.595, Ermeniler: 10.832, Ulahlar: 10.566, Makedonlar: 5.071, Yunanlar: 3.408, Ukraynalılar: 2.489, Yahudiler: 1.363, Rumenler: 1.088, Diğerler: 18.792 olarak kaydedilmiştir. 131,531 olarak kendilerini ilan eden Müslüman Bulgarlar (Pomaklar).
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 15:31 | #10 |
Çağdaş Bulgar kültürü Trak, Slav ve Bulgar kültürünün bir karışımı olsa da Yunan, Roma, Osmanlı ve Kelt kültüründen de etkilenmiştir Trak eserleri pek çok lahit ve altın hazineyi içerir. Ülkenin sınırları Roma İmparatorluğu'nun Moesia, Trakya ve Makedonya eyaletlerini içerir ve pek çok arkeolojik keşif Roma dönemine dayanır, buna rağmen Antik Bulgarlar da müzik ve erken dönem mimaride etki bırakmışlardır. Birinci ve İkinci Bulgar İmparatorlukları Slav kültürü egemenliği altındaydı ve Preslav , Ohrid Edebiyat okulları sayesinde Doğu Ortodoks Slav dünyasında edebi ve kültürel anlamda büyük bir iz bıraktılar. Doğu Avrupa ve Asya'da pek çok ülkede kullanılan Kiril alfabesi bu edebiyat okullarında şekillendi.
Resim, Müzik ve Edebiyat Küçüklüğüne karşın yüzyılı aşkın bir süredir yapılan onbinlerce derlemesiyle bölgesel farkları, halk çalgılarının çeşitliliği ve çok sayıda dahi müzisyeni ile inanılmaz bir hazinedir. Hristiyanlık öncesi Pagan geleneklerin ve arkaik şarkı formlarının hala capcanlı ayakta durduğu ülkede şarkı söylemede kadınlar açıkça öndeler. Ülkenin Orta Çağ'a kadar uzanan bir müzik tarihi vardır. Joan Kukuzel (c. 1280–1360), Orta Çağ Avrupası'nın bilinen en eski bestecilerinden biridir. Zengin dans geleneği pek çok otantik toplulukça korunup dünyanın pek çok ülkesine taşınmaktadır. Ulusal halk müziği ayırt edilebilen bir sese sahiptir ve çeşitli gelenksel müzik aletleri kullanır, bunların arasında gıdulka, gayda, kaval ve davul vardır. Bulgar Devlet Televizyonu Kadın Ses Korosu, en başarılı halk müziği toplululuklarından biridir ve 1960'ta bir Grammy Ödülü almıştır. Halk müziği icralarında genellikle erkekler çalar, kadınlar söyler. Bulgar folklorunda kadınların kendi aralarında söyledikleri "sedenka" şarkılarının ve çalışırken ya da çalışmanın ardından söylenen hasat şarkılarının büyük bir önemi vardır. Bunun dışında ağırlıklı olarak Osmanlı yönetimi yıllarıyla bağlantılı çete şarkılarında da bol miktarda rastlanır. Rodop ve Pirin dağlarında yaşayan Pomaklar bugün geleneklerini korumaya gayret etmektedirler. Orta Rodoplarda yaşayan Pomakların müziğinde gayda ve kaval ağırlıklı bir önem taşır. Mesta ve Pirin bölgesi pomaklarının müziğine ise daha geniş bir enstrüman yelpazesi eşlik eder. Ancak her iki durumda da temel unsur gaydadır. Dağlık Rodop bölgesinin halk müziği geleneği diğer bölgelerden farklıdır. Şarkı ve dansların hemen hepsine Rodoplar'a özgü, Bulgaristan'daki en büyük boy gayda olan "kabagayda" eşlik eder. Yine şarkı ve danslarda Rodoplar dışında görülmeyen pentatonik gam görülür. Yiğitlik temasının en yaygın olduğu bölge burasıdır. Erkek şarkıcılardaki heybetli ve davudi söyleme özelliği dikkat çeker. 100 Kabagayda Topluluğu her yaz hala Rodop dağlarını büyülü tınılarıyla doldurmaktadır. Şarkıcılar Georgi Čilingirov, Rumen Rodopski ve Valja Balkanska Bulgaristan dışında da iyi tanınmaktalar. |
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 15:36 | #11 |
Bulgaristan, 1999'dan beri 28 ile belediyeye bölünmüştür. 1987'den önce de 28 okruga bölünmüş olan ülke, 1999'a kadar 9 büyük ile bölünmüş olarak yönetiliyordu. Her il adını, yönetim merkezi kentten alır. Ancak Sofya ili ve Sofya Şehri’nin durumu farklıdır ve iki ilin de yönetim merkezi Sofya’dır. İller, belediyelere ayrılır.
İlk Mesaja giderek aradığınız şehrin mesajına ulaşabilirsiniz . İlk Mesaja Ulaşmak İçin Tıklayınız |
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 22:59 | #12 |
Blagoevgrad diğer adı Pirin Makedonyası güneybatı Bulgaristan'da bir ildir. Merkezi Blagoevgrad 1950'e kadar adı Горна Джумая / Gorna Cumaya (Türkçesi: Yukarı Cuma) ve Osmanlı döneminde Cuma-i Bala idi. Makedonya bölgesinin bir parçası olup, 4 diğer il, Yunanistan ve Makedonya Cumhuriyeti ile komşudur. 14 belediye ve 12 şehirden oluşur.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 23:08 | #13 |
Burgaz ili güneydoğu Bulgaristan'da, Karadeniz kıyısında bulunan bir ildir. Merkezi Burgaz şehridir. Burgaz ili, yüzölçümü olarak Sofya ilinden sonra ikinci, nüfus olarak 4. büyük ildir.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 23:10 | #14 |
Dobriç ili , Bulgaristan'ın kuzey doğusunda yer alan ve Karadeniz'e kıyısı olan bir ildir. İlin merkezi Dobriç şehridir.
4.719,7 km² yüzölçümüne sahip ilin nüfusu 213.325 kişidir. Dobriç ilinin 8 belediyesi vardır. Bu il, 1913-1916 ve 1918-1940 arası Kaliakra adıyla Romanya'nın bir parçasıydı. Dobriç, 16. yüzyılda kurulmuş bir köydü. 1882 yılına kadir tacir Hacıoğlu Pazarcik adlı kişinin adını taşımıştır. 17. yüzyıl-19. yüzyıl arasında ticaret,tarım ve zanaatçılık şehriydi. Abacılık, bakırcılık, dericilik gibi uğraşlar yapılırdı. Tarımsal ürünler tahıl, keten tohumu ürünlerdi. Ayrıca yün, kaşar, peynir üretimi de yapılırdır. Bulgar pop-folk sanatçısı Preslava da Dobriç'te doğmuştur. |
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 23:13 | #15 |
Gabrova ili, Bulgaristan'ın ortasında yer alan bir ilidir. Merkezi Gabrova şehridir. Diğer belediyeler de: Sevlievo, Dryanovo ve Tryavna'dır. Bölge, uzun yıllar, ürettikleri deri ve deri ürünleri yüzünden, "Bulgaristan'ın Manchester'ı" olarak anılmıştır. Gabrovo bölgesi, Bulgaristan'ın espiri ve mizah merkezidir. Türkiye'deki Karadeniz fıkraları gibi, Gabrovo'da Bulgarlar için bir eğlence kaynağıdır. İlde, her yıl mayısta bir mizah festivali düzenlenir.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 23:14 | #16 |
Hasköy ili , Bulgaristan'ın güneyindeki bir ildir. Güneydoğuda Türkiye ve Yunanistan ile komşudur. 5.543 km² yüzölçümü ve 279.067 nüfusu vardır. Meriç Nehri'nin kuzeyinde kalan Trakya ovasını kaplar. İdarî merkezi, Hasköy'dür.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 23:18 | #17 |
Kırcaali ili, güney-doğu Bulgaristan'da, doğu Rodop dağlarında, Yunanistan sınırında bulunan bir ildir. Merkezi Kırcaali'dir. Yedi belediye ve bu belediyelere bağlı köylerden oluşur. Arda nehri üzerinde üç büyük baraj bulunmaktadır: Yazovir Kırcali, Yazovir Studen Kladenets, Yazovir İvaylovgrad (ref. Geografia na Balgarija). Gümülcine (Yunanistan) ve Haskovo'ya karayolu vardır. Yüzölçümü 3,209 km² olan ilin nüfusu Şubat 2011 tarihi itibari ile 152,808'dir.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 23:20 | #18 |
Köstendil ili , Bulgaristan'ın en batısındaki ildir. Makedonya ve Sırbistan ile komşudur. Merkezi Köstendil'dir.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 23:22 | #19 |
Lofça ili , Bulgaristan'ın orta bölümünde yer alan bir ildir. Merkezi Lofça şehridir. 4.128,8 km² yüzöçümüne sahip ilin 8 belediyesi vardır. İlin nüfusu 167.931 kişidir.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
03-08-16, 23:23 | #20 |
Montana ili , Bulgaristan'ın kuzey batısında bulunan, Sırbistan ve Romanya ile sınırı bulunan bir ildir. Merkezi Montana'dır. Eski adı Kutlovitsa olup 19. yüzyılın sonlarında Kral I. Ferdinand'ın adından alınarak Ferdinand olmuştur. Komünist rejiminde Mihaylovgrad olup 1993'de Roma İmparatorluğu döneminin adı olan Montanensium'a dayanarak Montana olarak değiştirilmiştir.
|
|
Alıntı Yaparak Cevapla |
Cevapla |
Konu Araçları | |
|
|