11. Lema, Sünneti Seniyye Risalesinin, kaldığımız yerden, yani 9. Nüktesinden devam ediyoruz. Sünneti Seniyye ile alakalı, bir önceki dersimizde; ASM Efendimiz’in, ümmetine karşı, kemal-i şefkat ve kemal-i hikmetini öğrenmiş, ve böyle şefkatli bir zatın, sünneti seniyyesindeki, hikmetli düsturlara ittibanın ne kadar karlı ve saadetli olduğunu, ders almıştık. Lakin burada, hatıra şöyle mukadder bir sual gelebilir.
Sünneti seniyyesinin her bir kısmına, tamamen ittiba etmeye muvaffak olamayabiliriz, Öyle ise ya tamamı ya da hiçbiri mi ? diyeceğiz.
İşte, bu sualin cevabı olarak burada, yani 9. Nüktede deniliyor ki : DOKUZUNCU NÜKTE
Sünneti Seniyyenin herbir nev'ine tamamen bilfiil ittibâ etmek, ehass-ı havassa dahi ancak müyesser olur. Ona bilfiil olmasa da, binniyet, bilkast, taraftarâne ve iltizamkârâne talip olmak, herkesin elinden gelir. Farz ve vâcip kısımlara zaten ittibâa mecburiyet var. Ve ubudiyetteki müstehap olan Sünneti Seniyyenin terkinde, günah olmasa dahi, büyük sevabın zayiatı var. Tağyirinde ise büyük hata vardır. Âdât ve muamelâttaki Sünneti Seniyye ise, ittibâ ettikçe, o âdât, ibadet olur. Etmese itab yok; fakat Habibullahın âdâb-ı hayatiyesinin nurundan istifadesi azalır.